Maskeli Balo
Maskeli balo kahramanları gibiyiz hepimiz. Büyük bir hengamenin
içinde yaşıyoruz hayatı. Sürekli maskelerle dolaşıp durmaktan kendi
kişiliklerimiz unuttuk. Öyle ki; artık her bir durum için ayrı bir maskemiz
mevcut. evden çıkarken aynen giyinip süslenir gibi o güne uygun olan maskemizi alıp takıyoruz. Bu halimize o kadar alıştık ki; maskesiz kendimizi çıplak, yalnız, mutsuz hissetmeye başladık.
Maskeler bizim için tapınak haline geldi. Ruhumuzu arındırması gereken tapınaklar. Ruhumuzu bu şekilde arındırabilir miyiz peki? Çok zor. Ruhumuzun en derinlerine yabancı kaldık, o bize haykırdı, bağırdı, çığlık attı, bizi korumaya çalıştı oysa biz onu hep görmemezlikten geldik. Önce onu duymamazlıktan geldik. Ona karşı davul gibi sağır olduk haykırışları halen devam edince sesini kestik. Bu da işe yaramadı başka şekillerde dikkatimizi çekmeye çalıştı oralı olmadık. En sonunda onu dipsiz kuyular attık, terk ettik onu. O gün bugündür bir yanımız hep eksik, hep huzursuz. Taktığımız maskeler gibi aslımızın birer sureti olduk. Aslımız ise derin, dipsiz kuyularda haykırışlarına devam etmekte biz duymasakta, görmesekte.