15 Nisan 2018 Pazar

Uyku

                                                         UYKU

         Esra saatini yatmadan önce altıya kurmuştu ama o gün ne olduysa bilinmiyor saat çalmadı. Esra uyandığında saat tam olarak ondu. O gün uyandığında kendini hiç olmadığı kadar zinde ve dinlenmiş hissediyordu. Bu gece ne kadar da güzel uyumuşum, tam olarak dinlenmişim diye düşündü. Mutlulukla gülümsedi yatakta kalkmadan önce biraz gerindi. Parmak uçlarında yürüyerek perdeyi araladı. İşte o zaman bu işte bir tuhaflık olduğunu fark etti. Ortalık aydınlanmıştı. Hemen koşarak yastığın altındaki telefonundan saati kontrol etti. Gözlerine inanamadı bir daha baktı saat tam olarak on olmuştu. Bu yüzden bugün bu kadar iyi dinlenmişim demek diye düşündü. Artık kaybedecek tek bir dakikası bile yoktu işe geç kalmıştı. Apar topar hazırlandı evden fırladı. 
                 
           Bu saatte trafik yoktu on dakikada işe geldi. Bu kadar kısa sürede işte olduğuna inanamıyordu. Normalde hep böyle gelsem keşke ben neden her sabah sabahın köründe kalkmak zorunda kalıyorum ki diye söylenerek ofise doğru yürümeye başladı. Çalıştığı kata gelince etrafı kolaçan etti, müdür ortalıkta görünmüyordu. Masasına oturdu bilgisayarını açmıştı ki müdürün sesini ensesinde duydu.

Hayrola Esra hiç gelmeseydin bugün.
Çok özür dilerim Ekrem bey. Saatim çalmamış ben uyuyakalmışım.
Tamam kes zaten artık işe gelmene gerek kalmadı.
Neden. Esra hiçbir şey anlamamıştı.
Görmüyor musun kızım kimse yok. Battık, çalışacak bir işimiz yok artık. Haydi toplan git evine.
Battık mı nasıl olur ama işler çok iyi girmiyor muydu? İnanmıyorum şimdi işsiz mi kaldık. Nasıl iş bulurum ben bu saatten sonra ama benim kredim var. 
Haydi kızım al eşyalarını git evine.

               Esra etrafına bakınınca katta kimsenin olmadığını gördü sadece hiç tanımadığı iki kişi masaları sandalyeleri götürüyorlardı. İki adam işleri bitince geldi yanına önce bilgisayarını topladılar, sonra masayı en son da Esra daha otururken sandalyesini çekiverdiler. Ne olup bittiğini anlamayadan bir anda kendini yerde buluvermişti. Çaresiz kalan birkaç eşyasını toplayarak eve gitmeye karar verdi. 

                   Arabasına binince karnının gurultusundan ne kadar aç olduğunu fark etti. Karnında adeta bir orkestra çalıyordu. En iyisi eve gitmeden şöyle güzel bir kahvaltı yapayım nasılsa vaktim çok diyerek direksiyonu sahile kırdı. Sahil yolunda da trafik yoktu. Çabucak gideceği yere varması onu çok şaşırtmıştı. Hemen park yeri buldu. Bugün şanslı günüydü park yeri bile aramamıştı. İçeri girdi, deniz gören cam kenarındaki masalardan birine oturdu denizi izlemeye başladı. Deniz sakindi bugün iki tane martı tembel tembel uçuşuyordu. Aradan ne kadar zaman geçtiğini anımsayamadı ama bir süre sonra sipariş vermek için garson aramaya başladı ama ortalıkta hiç garson göremedi. Aslında dikkatli baktığında mekanda kendisi haricinde tek bir müşteri bile olmadığını gördü. Hayret burda haftasonu yer bulabilmek için saatlerce bekliyoruz şimdi tek bir kişi bile yok diye şaşırarak kasaya doğru ilerledi. Nihayet kasada sipariş verebileceği birilerini görmenin mutluluğuyla “ Merhaba, sipariş vermek istiyorum çok açım” diye seslendi. “ Ne siparişi abla battık biz görmüyor musun kaç kurtar kendini birazdan alacaklılar kapımıza dayanır” diyerek eşyalarını toplayarak kaçtı. Esra adamın arkasından bakakaldı. Ne tuhaf bir rastlantı diye düşünerek çaresiz çıktı mekandan. Eve gitmeye karar verdi. En iyisi evde kahvaltı yapmaktı. Evine yakın marketin önünde durdu. Market rafları neredeyse bomboştu, şaşırarak boş raflarda ilerledi. Görevliye benzer birini görünce “ Hayrola siz de mi battınız” diye sordu şakayla karışık. “Kaç abla kaç kurtar kendini, talan ettiler burayı canımı zor kurtardım. Kaç saklan daha fazlası geliyor artık hiçbir yer güvenli değil kaç canını kurtar” diyerek uzaklaştı. 

                 Esra’nın sabahtan beri yaşadıklarından dolayı kafası karışmıştı. Aynı anda hem kendi şirketi, hem her zaman gittiği kafe, hem de evinin yakınındaki market batmıştı. Çaresiz evinin yolunu tuttu. Birşeyler öğrenmek amacıyla televizyonu açtı. Televizyonda herşey gayet normal görünüyordu. Evlilik programları, sabah şekerleri, doktorlar, sabah sabah gözünü açmadan göbek atanlar, yemek yapanlar herhangi bir değişiklik görünmüyordu. Haber kanallarını açtı, orda da acil mahiyetinde bir olay görünmüyordu. Günlük sıradan hatta dünden kalma bayat haberleri veriyorlardı. Bir tanesinde yılanlarla ilgili bir belgesel vardı. Oldum olası yılanlardan nefret ederdi hemen kanalı değiştirdi. Televizyona bakarsa hayat normal seyrinde akıyordu ama sabahtan beri yaşadıkları hiç normal değildi. En sonunda telefonu eline almak aklına geldi. Sosyal medyaya bakınca gerçekleri tüm çıplaklığıyla gördü. Dün akşam ani bir kararla ülke borçlarını ödeyememiş ve batmıştı. Alacaklılar kapıya dayanmış tüm mağazalar, depolar, marketler talan edilmiş, olaylardan korkan halk evlerine saklanmıştı. Olayların nasıl düzeleceği ve bundan sonra neler olacağı bilinmiyordu. Bazı yerlerde çok büyük kargaşalar çıkmış ölü ve yaralılar vardı. Esra tüm bunları okurken gözlerine inanamıyordu. Tüm bunlar o mışıl mışıl uyurken olmuştu. Hepi topu kaç saat uyudum neler olmuş keşke bütün bunlar bir rüya olsa diye düşündü. Şimdi anlıyordu sabahki tuhaflıkları demek herkes evine saklamıştı, peki herşey yerle bir olurken televizyonda göbek atanlar da neyin nesiydi, hala tek derdi evlenmek olan insanlara ne demeliydi. Elinde telefon umutsuzca başını salladı, peki şimdi ne olacaktı.