16 Temmuz 2012 Pazartesi

Yalnız


Yalnız


Yalnızım, yalnızsın, yalnız. Kelimeler defalarca tekrarlanınca anlamını kaybeder farklı bir anlama bürünür ya Özgür de olumsuz kelimeleri anlamanı kaybedene kadar defalarca söylerdi. Defalarca tekrar etmesine rağmen anlamını kaybetmeyen tek kelime yalnızdı onun için. Şimdi de bu sonbahar akşamında işten eve dönerken servisin penceresinden yağan yağmuru izlerken bir yandan da kelimeyi tekrarlıyordu içinden. Yalnızım, yalnızsın, yalnız, yalınızım, yalnızsın, yalnız, yalnızım, yalnızsın…….  durmadan Aklına takılan bir şarkı gibi defalarca tekrarlıyordu bu sözcükleri anlamını kaybetmesini umarak. Ama ne kadar tekrarlarsa tekrarlasın anlam hiç değişmiyordu.

Oflarak  yaptığı işin saçmalığını düşünüyordu. Yorgun geçen günü unutmak için kulağına kulaklığını taktı biraz müzik dinlemek iyi gelirdi her zaman. Kafasını cama dayadı, gözlerini kapattı ve bir saatlik de olsa başka bir yerde, başka birinin hayatını yaşadığını düşlemeye daldı. Başka biri olarak dünyaya gelse acaba hayatı nasıl olurdu. O zaman her şey farklı olabilir miydi? Yine aynı hataları yapar mıydı, yanlış yollara sapar, kendini kaybeder miydi? Bazen gazeteler ilan vermeyi düşünürdü “Kendimi kaybettim hükümsüzdür” şeklinde. Hoş ilanlarla kendini bulabilir miydi ki?  Bir an gözlerini açtı ve serviste her gün sabah akşam birlikte yolculuk ettiği ama kimseyi tanımadığı tamamen kendine yabancı insanlara baktı. Hepsi ne kadar farklıydı. Herkes farklı bir dünya.  Kimi yorgunluktan bitkin düşmüş koltukta uyuyakalmış, kim telefonla konuşuyor, bazıları ise hiç yorulmamacasına hararetli hararetli konuşmaya dalmış. İnsanlar her gün gördükleri insanlarla ne konuşulurlar bu kadar diye düşündü. Kendi sessizliğine inat bazıları çok konuşkandı. O genelde her şeyi suskunluğunla anlatmayı sevenlerdendi. Sessizlik ona göre her şeyin ilacıydı.

Etrafında bakındıktan sonra tekrar kendi hayallerine daldı. Uzun zamandır. Kendi hayatını yaşamayı unutmuştu. Kendini silmiş, yabancılaşmıştı. Hayalinde bir insan yaratmış kendi olmak yerine o insan olmayı seçmişti. Hayalindeki kişi çok mutlu, çok güzeldi. Asla yanlış karalar vermez, yanlış yollara sapmazdı. O gün neler yaşamışsa hayalindeki kişi de ona benzer olaylar yaşardı büyük bir farkla. O asla hata yapmaz, yanlış kararlar vermezdi. Her zaman doğru kararlar verip mutlu olurdu. Hayalinde kendinin olamadığı bir insan yaratmış kendi yaşayamadığı hayatı, olamadığı insana yaratıyordu. Tıpkı küçük kız çocuklarının bebeklerle yaptığı gibi. Kız çocukları için bebeği neyse onun içinde yarattığı karakter oydu. Olmak istediği ama olamadığı, onun gerçekleştirmeye cesaret edemediği hayallerini gerçekleştiren kişiydi o. Uzun zamandır bu böyleydi. Gerçek hayattan vazgeçmiş hayal aleminde yaşıyordu. Hayatının ipleri elinden kayalı uzun zaman olmuştu. 

Yol boyunca hayal kurdu Özgür. Gitmek isteyip gidemediği maceralar atıldı bugün. Adını aksine çok  mahkumdu aslında. Kendi kendinin tutsağı olmuştu. Otobüsün evinin gelesiyle hayal aleminden yarın  buluşmak üzere vedalaştı ve bir süre de olsa gerçek hayatına doğru yol aldı.