AFFET
Dayanılmaz baş ağrıları
çekiyordum uzun süredir. Gittiğim doktorlar hiçbir şey bulamıyorlardı. Ağrı
kesicilerle günü kurtarmaya çalışıyordum. Gittiğim son doktor ağrıların
psikolojik olabileceğini, terapiyle geçebileceğini söyledi. İçime attığım,
biriktirdiğim sorunların vücudumdaki enerji akışını tıkamış olabileceğini,
bundan dolayı hastalanmış olabileceğimi belirtti. Bu da son zamanlarda moda
olan evren, kuantum, enerji zırvalıklarına kafayı takmış diye düşündüm. Ama yine
de bana önerdiği psikoloğa gitmeye karar verdim. Denemekle bir şey
kaybetmezdim. Zaten bugüne kadar bir sürü doktora gitmiştim, ha bir eksik ha
bir fazla, fark etmezdi benim için.
Doktorun önerdiği psikoloğu
gitmeden önce internetten biraz araştırmıştım, bu da onun hakkında daha çok
meraklanmama sebep oldu. Aldığı psikoloji eğitimi ile ilgili uzun süre hiçbir
şey yapmamış, başka alanlarda çalıştıktan sonra bir şeylerin eksikliğini
olduğunu fark edip hayatını değiştirmeye karar vermişti. Hayatını değiştirmeye
karar veren pek çok insan gibi o da öncelikle Hindistan’ın yolunu tutmuştu.
Buraya kadar herhangi bir farklılık yoktu. Birçok insan hayatın sırrını
keşfetmeye Hindistan’a gitmiş, ama sırrı keşfedemeden geri dönmüşlerdi. Kadın,
birçok enerji çalışmasına katılmış, uzmanlardan eğitim almıştı. Kendi sitesinde
katıldığı eğitimleri, aldığı sertifikaları sıralamıştı. Beni asıl etkileyen şey
sertifikalarından ziyade fotoğrafı oldu. Kendinden çok emin bir duruşu vardı. Sanki
hayattaki her şeyi keşfetmiş, bundan sonra hiçbir olay onu şaşırtamaz gibi
bakıyordu. Kadının yaydığı enerji fotoğrafından bile belli oluyordu. Sitesinde
iki tane kitabı olduğu yazıyordu. Kitaplarının isimleri de oldukça ilginç ve
kısaydı. “Affet” ve “Sakin Ol”. Kesinlikle ilginç bir görüşme olacak diye
düşünerek randevu için hazırlanmaya başladım.
Kadının ofisine gittiğimde genç bir
kadın kapıyı açtı, yüzünde sıcacık bir gülümsemeyle ve beni bekleme odasına
alarak beklememi söyledi. Beklerken odayı incelemeye koyuldum. Hafif,
rahatlatıcı bir müzik odayı dolduruyordu, ayrıca oda buram buram tütsü
kokuyordu. Oldukça şık döşenmiş klasik bir doktor ofisi diye düşündüm. Etrafa
göz gezdirdikten sonra masanın üzerindeki dergileri karıştırmaya başladım. En
üstteki derginin kapağını, sitesindeki fotoğrafa çok benzer bir fotoğraf
süslüyordu. Sayfaları karıştırarak söyleşiyi okumaya başladım. Söyleşinin
başında hayatını değiştirmeye karar verişinden, Hindistan yolculuğundan,
kitaplarından bahsediyordu. Affetmemenin insanı ne kadar yıprattığından
bahsediyordu ayrıca. “Affet” kitabı yeni çıkmış onun tanıtımını yapıyor demek
ki diye düşünüyorken asistanı randevu saatimin geldiğini söyledi.
Asistanı gibi o da beni yüzünde
kocaman bir gülümsemeyle karşıladı. Kısa bir sohbetin ardından sorunumun ne
olduğunu öğrenmek için sorular sordu. Ona gittiğim tüm doktorları, dinmeyen
boyun ve baş ağrılarımı ve son gittiğim doktorun kendisini önerdiğini,
sorunumun psikolojik olabileceğini düşündüğümü söyledim. Ayrıca buna aslında
inanmadığımı, ama sırf meraktan geldiğimi de ekledim. Bu yüzünün daha da
gülmesine neden oldu. Bana önceki doktorun söylediği sözlere benzer sözler
söyledi. Modern dünyanın dayattığı zırvalıklar diye düşündüm. Ama bir yandan da
konuyu nereye bağlayacağını merak ediyordum. Konuşmasına devam etti.
“Çocuklukta yaşanan travmalar
bile insanı derinden etkileyebilir ve kişiliğinde beklenmedik sonuçlar
doğurabilir. Bunun için önce seninle enerjini tıkayan olayları bulup orada
oluşmuş blokeyi çözeceğiz ve seni iyileştireceğiz. Bunun için öncelikle kendine
inanman, tamamen objektif yargılaman ve sonuna kadar gitmen gerekir. Bu işlerse
süreç böyle gider, ancak sonuna kadar gidersen sorununu çözersin. Süreci yarım
bırakmak hiçbir işe yaramaz. Kendini bir cerrah edasıyla masaya yatıracaksın ve
seni hasta eden birikmiş ne kadar irin varsa hepsini temizleyeceksin. Bunu
ancak sen yapabilirsin. Ben sadece nasıl yapılacağına dair yol gösterebilirim.
Kendini iyileştirecek olan sensin. Herkesten önce kendini affetmelisin. Özgür
bırak ve hafifle. Bunun aslında düşündüğün kadar zor olmadığını göreceksin.
Seni zorlayan yüklerinden kurtulduğun zaman bambaşka bir dünyanın kapıları
açılacak. Şu an için sadece küçük bir adım atman yeterli, gerisi kendiliğinden
gelecek.”
“Şimdi sonuna kadar gitmeye cesaretin varsa ve kendini hazır
hissediyorsan başlayalım” diyerek sözlerini bitirdi. Ona kendimle yüzleşmeye
cesaretim olup olmadığını bilmediğimi, bunun her zaman zor olduğunu, ama en
azından denemeye değer olduğunu söyledim. İlk önce bana boş bir kâğıt verdi ve en çok
kızdığım kişiyi yazmamı söyledi.
Bazen bir olay olur, küçük, basit, gayet sıradan. Her şey normal gibi
görünür, hayat rutininde akmaya devam etmektedir. Rutini bozan bir olay meydana
gelene kadar. Küçük bir an saniyenin onda biri kadar. Göz açıp kapayıncaya
kadar geçip giden, kısa ama etkisi belki uzun yıllar devam edecek bir olay.
Örneğin her gün işe aynı yoldan gidip gelirsin, o gün de trafik sıkışıktır, işe
geç kalmışsındır, bir sürü aksilik meydana gelmiştir ve bunlar yolunu
değiştirmene sebep olur. Görünürde her şey normal görünür, işe her zamanki
saatte yetişeceğini düşünürsün. Bir anda beklenmedik bir kaza meydana gelir ve
hayatın rutin seyri değişir. Her şey tepetaklak olur birden. Hayat aynı çalışan
bir dişli gibidir, dişliler ahenk içinde çalışır, ta ki dişlilerden biri
kırılana kadar. O zaman bütün ahenk bozulur. Hayat böyledir işte. İnsanın başına
bazen beklenmedik zamanlarda, beklenmedik olaylar gelir ve bütün hayatın akışı
başka yöne kayar. Bundan dolayı büyük bir pişmanlık yaşarsın ve pişmanlıkların
yıllarca yakanı bırakmaz. Benim de hayatım boyunca yaşadığım pişmanlıklarım,
keşkelerim, keşke yapsaydım dediklerim, keşke yapmasaydım dediklerim, cesaret
edemediğim bir yığın olay mevcut. Ama en çok isteyip yapamadıklarımdan dolayı
kızgınım kendime. Cesaret edemediklerimden dolayı. Hayatımın muhasebesini
yapıyorum, bir tarafa hayallerimi koyuyorum, diğer tarafa
gerçekleştirdiklerimi, gerçekleşmeyen hayallerim ağır geliyor, çoğu zaman
taşıyamıyorum. O yüzden kâğıda kendimi yazdım, sadece kendimi.
İlk aşamayı gerçekleştirmiştim. Sırada kendimle yüzleşip hatalarımdan
dolayı kendimi affetmek vardı. O gün psikoloğun ofisinden çıkarken ilk defa
içim huzurluydu.