3 Ekim 2012 Çarşamba

AFFET


                                                             AFFET


                Dayanılmaz baş ağrıları çekiyordum uzun süredir. Gittiğim doktorlar hiçbir şey bulamıyorlardı. Ağrı kesicilerle günü kurtarmaya çalışıyordum. Gittiğim son doktor ağrıların psikolojik olabileceğini, terapiyle geçebileceğini söyledi. İçime attığım, biriktirdiğim sorunların vücudumdaki enerji akışını tıkamış olabileceğini, bundan dolayı hastalanmış olabileceğimi belirtti. Bu da son zamanlarda moda olan evren, kuantum, enerji zırvalıklarına kafayı takmış diye düşündüm. Ama yine de bana önerdiği psikoloğa gitmeye karar verdim. Denemekle bir şey kaybetmezdim. Zaten bugüne kadar bir sürü doktora gitmiştim, ha bir eksik ha bir fazla, fark etmezdi benim için.

                Doktorun önerdiği psikoloğu gitmeden önce internetten biraz araştırmıştım, bu da onun hakkında daha çok meraklanmama sebep oldu. Aldığı psikoloji eğitimi ile ilgili uzun süre hiçbir şey yapmamış, başka alanlarda çalıştıktan sonra bir şeylerin eksikliğini olduğunu fark edip hayatını değiştirmeye karar vermişti. Hayatını değiştirmeye karar veren pek çok insan gibi o da öncelikle Hindistan’ın yolunu tutmuştu. Buraya kadar herhangi bir farklılık yoktu. Birçok insan hayatın sırrını keşfetmeye Hindistan’a gitmiş, ama sırrı keşfedemeden geri dönmüşlerdi. Kadın, birçok enerji çalışmasına katılmış, uzmanlardan eğitim almıştı. Kendi sitesinde katıldığı eğitimleri, aldığı sertifikaları sıralamıştı. Beni asıl etkileyen şey sertifikalarından ziyade fotoğrafı oldu. Kendinden çok emin bir duruşu vardı. Sanki hayattaki her şeyi keşfetmiş, bundan sonra hiçbir olay onu şaşırtamaz gibi bakıyordu. Kadının yaydığı enerji fotoğrafından bile belli oluyordu. Sitesinde iki tane kitabı olduğu yazıyordu. Kitaplarının isimleri de oldukça ilginç ve kısaydı. “Affet” ve “Sakin Ol”. Kesinlikle ilginç bir görüşme olacak diye düşünerek randevu için hazırlanmaya başladım.
                Kadının ofisine gittiğimde genç bir kadın kapıyı açtı, yüzünde sıcacık bir gülümsemeyle ve beni bekleme odasına alarak beklememi söyledi. Beklerken odayı incelemeye koyuldum. Hafif, rahatlatıcı bir müzik odayı dolduruyordu, ayrıca oda buram buram tütsü kokuyordu. Oldukça şık döşenmiş klasik bir doktor ofisi diye düşündüm. Etrafa göz gezdirdikten sonra masanın üzerindeki dergileri karıştırmaya başladım. En üstteki derginin kapağını, sitesindeki fotoğrafa çok benzer bir fotoğraf süslüyordu. Sayfaları karıştırarak söyleşiyi okumaya başladım. Söyleşinin başında hayatını değiştirmeye karar verişinden, Hindistan yolculuğundan, kitaplarından bahsediyordu. Affetmemenin insanı ne kadar yıprattığından bahsediyordu ayrıca. “Affet” kitabı yeni çıkmış onun tanıtımını yapıyor demek ki diye düşünüyorken asistanı randevu saatimin geldiğini söyledi.

                Asistanı gibi o da beni yüzünde kocaman bir gülümsemeyle karşıladı. Kısa bir sohbetin ardından sorunumun ne olduğunu öğrenmek için sorular sordu. Ona gittiğim tüm doktorları, dinmeyen boyun ve baş ağrılarımı ve son gittiğim doktorun kendisini önerdiğini, sorunumun psikolojik olabileceğini düşündüğümü söyledim. Ayrıca buna aslında inanmadığımı, ama sırf meraktan geldiğimi de ekledim. Bu yüzünün daha da gülmesine neden oldu. Bana önceki doktorun söylediği sözlere benzer sözler söyledi. Modern dünyanın dayattığı zırvalıklar diye düşündüm. Ama bir yandan da konuyu nereye bağlayacağını merak ediyordum. Konuşmasına devam etti.
                “Çocuklukta yaşanan travmalar bile insanı derinden etkileyebilir ve kişiliğinde beklenmedik sonuçlar doğurabilir. Bunun için önce seninle enerjini tıkayan olayları bulup orada oluşmuş blokeyi çözeceğiz ve seni iyileştireceğiz. Bunun için öncelikle kendine inanman, tamamen objektif yargılaman ve sonuna kadar gitmen gerekir. Bu işlerse süreç böyle gider, ancak sonuna kadar gidersen sorununu çözersin. Süreci yarım bırakmak hiçbir işe yaramaz. Kendini bir cerrah edasıyla masaya yatıracaksın ve seni hasta eden birikmiş ne kadar irin varsa hepsini temizleyeceksin. Bunu ancak sen yapabilirsin. Ben sadece nasıl yapılacağına dair yol gösterebilirim. Kendini iyileştirecek olan sensin. Herkesten önce kendini affetmelisin. Özgür bırak ve hafifle. Bunun aslında düşündüğün kadar zor olmadığını göreceksin. Seni zorlayan yüklerinden kurtulduğun zaman bambaşka bir dünyanın kapıları açılacak. Şu an için sadece küçük bir adım atman yeterli, gerisi kendiliğinden gelecek.”

“Şimdi sonuna kadar gitmeye cesaretin varsa ve kendini hazır hissediyorsan başlayalım” diyerek sözlerini bitirdi. Ona kendimle yüzleşmeye cesaretim olup olmadığını bilmediğimi, bunun her zaman zor olduğunu, ama en azından denemeye değer olduğunu söyledim.  İlk önce bana boş bir kâğıt verdi ve en çok kızdığım kişiyi yazmamı söyledi.

Bazen bir olay olur, küçük, basit, gayet sıradan. Her şey normal gibi görünür, hayat rutininde akmaya devam etmektedir. Rutini bozan bir olay meydana gelene kadar. Küçük bir an saniyenin onda biri kadar. Göz açıp kapayıncaya kadar geçip giden, kısa ama etkisi belki uzun yıllar devam edecek bir olay. Örneğin her gün işe aynı yoldan gidip gelirsin, o gün de trafik sıkışıktır, işe geç kalmışsındır, bir sürü aksilik meydana gelmiştir ve bunlar yolunu değiştirmene sebep olur. Görünürde her şey normal görünür, işe her zamanki saatte yetişeceğini düşünürsün. Bir anda beklenmedik bir kaza meydana gelir ve hayatın rutin seyri değişir. Her şey tepetaklak olur birden. Hayat aynı çalışan bir dişli gibidir, dişliler ahenk içinde çalışır, ta ki dişlilerden biri kırılana kadar. O zaman bütün ahenk bozulur. Hayat böyledir işte. İnsanın başına bazen beklenmedik zamanlarda, beklenmedik olaylar gelir ve bütün hayatın akışı başka yöne kayar. Bundan dolayı büyük bir pişmanlık yaşarsın ve pişmanlıkların yıllarca yakanı bırakmaz. Benim de hayatım boyunca yaşadığım pişmanlıklarım, keşkelerim, keşke yapsaydım dediklerim, keşke yapmasaydım dediklerim, cesaret edemediğim bir yığın olay mevcut. Ama en çok isteyip yapamadıklarımdan dolayı kızgınım kendime. Cesaret edemediklerimden dolayı. Hayatımın muhasebesini yapıyorum, bir tarafa hayallerimi koyuyorum, diğer tarafa gerçekleştirdiklerimi, gerçekleşmeyen hayallerim ağır geliyor, çoğu zaman taşıyamıyorum. O yüzden kâğıda kendimi yazdım, sadece kendimi.

İlk aşamayı gerçekleştirmiştim. Sırada kendimle yüzleşip hatalarımdan dolayı kendimi affetmek vardı. O gün psikoloğun ofisinden çıkarken ilk defa içim huzurluydu.




                

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder