Kahve nefis
kokuyordu. Kadın yemek salonuna girene
kadar kendini hiç aç hissetmiyordu aslında. Odayı saran kahve kokusu, mis gibi tarçınlı kek, ekmek kokusunun
cazibesine kapılmış koku birden iştahını açmıştı. Tabağını doldurdu, kahvesini
aldı her zamanki gibi sütlü, şekersiz. Kapıya en yakın masaya oturdu. Marika kahvesini alıp tam karşısına oturdu.
Kadın uzun uzun masadaki dantel peçeteyi inceledi. Kahvesinden bir yudum aldı,
peçete hala elindeydi, derin bir nefes alarak konuşmaya başladı.
Bana kahvaltıda eşlik ettiğiniz için çok
teşekkür ederim. Elinize sağlık kahvaltı çok lezzetli hangisinden başlayacağımı
şaşırdım.
Afiyet olsun.
Annem de dantel örmeyi çok sever, küçücük bir
kızken her yaz örmem için dantel verirdi. Aklınca canım sıkılmasın diye beni oyalamaya
çalışıyordu. Ama ben hiç sevmezdim benim aklım dışarı çıkıp top oynamaktaydı.
Annemse kız beşikte, çeyiz sandıkta derdi her zaman. O zamanlar kızardım ona
evlilik, hayat o kadar uzaktı ki tek derdim kendimi sokağa atmaktı. O zamanlar
bir elimde tığ bir elimde ip dantel örmeye uğraşırken sürekli oflar puflar,
yanlış yapardım. Annemin sabrının tükenmesini bekler, beni sokağı salacağı
zamanı iple çekerdim. Ama onun sabrı hiç tükenmezdi, hiç bıkmadan yanlışlarımı
tek tek düzeltir doğrusu gösterirdi. Çok sıkıldığımı görünce dayanamaz
bırakırdı. Ben de elimdekini fırlatıp sokağa koşardım. Ah eski günler.
Marika gülümsedi. Benim annem de çok meraklıdır
dantel işine. Annem öğretti bana da. Benim annem de dantel öremeyen kızların
evde kalacağını söylerdi hep. Ben de evde kalma korkusuyla habire dantel
örerdim.
İki kadın Marika’nın sözleri üzerine gülmeye başladı. Anneler her yerde aynı demek ki dedi kadın. Ne
kadar kaçmaya çalışsan da kaçamıyorsun, anılar doluyor zihnime. Kahkahaları kesilmiş odayı derin bir
sessizlik kaplamıştı. İki kadın da çocukluğuna dönmüş, eski anıları deşiyordu.
Sessizliği ilk bozan kadın oldu.
Buraya eski anılardan kaçmaya geldim ama geldi
buldu beni yine.
Asıl kaçış gittiğimiz yere kendimizi
götürmemektir. Aksi halde ne anlamı kalır gitmenin, kaçmanın. Değişen sadece
mekân olur, sorunlar olduğu gibi kalır.
Ah ah. Kadın derin bir iç çektikten sonra devam
etti. Doğru sorunlarımdan kaçmaya çalışıyorum sürekli ama bu konuda pek
başarılı olduğum söylenemez. Çok zor günlerden geçiyorum. Buraya biraz kafa
dinleme, yaşadıklarımı gözden geçirme umuduyla geldim. Şu an devam edecek gücüm
yok, sadece durmak istiyorum sadece durmak.
Hepimizin zor zamanları oluyor hayatta. Burası çok
sakindir, hayat çok yavaş akar. Aradığınız buysa hoş geldiniz.
Hoş bulduk dedi kadın gözleri şimdiden durmuştu.
Bu kadında tuhaf bir şeyler var, bir kez daha önünde ağlamamalıyım diye kendini
toparlamaya çalıştı.
Kadın güçlükle de olsa devam etti. Çok âşık olmuştu
kadın. Kalbim parçalanırcasına onu seviyordum, tüm vücudum, etim, kemiğim onun
adını haykırıyordu sürekli diye anlatıyordu o günleri. Tüm ailesi, arkadaşları
karşı çıkmış, kızım o adam sana göre değil, sadece para için senin yanında, yol
yakınken bırak onu yoksa bu işin sonu kötü olur diye uyarmışlar. Uyarıları
dikkate almayınca tehdit etmişler evlatlıktan reddederiz seni diye ama nafile
vazgeçmemiş.
Onlar karşı çıktıkça ben daha çok bağlanıyordum sanki
bir girdabın içindeydim ve kendimi kurtarmaya gücüm yoktu. İşin kötüsü ne biliyor
musunuz kendimi kurtarmak istemiyordum. Hayatım boyunca hep söz dinledim ben
çocukken bile çok usluydum. Bir kere bile kendi isteklerimi yapmadım, oku
dediler okudum, çalış dediler çalıştım çok da başarılı oldum. İlk defa aileme
karşı geliyordum. Yasak elmanın tadına bakmış, günahı ilk kez keşfetmiş şimdi
de tadına doyamıyor sonuna kadar gitmek istiyordum. Sonu beni felakete götürse bile umurumda
değildi o kadar mutluydum ki.
Kadın artık gözyaşlarına hakim olamıyordu, kendini
rahat bırakmış gözyaşları yanaklarından aşağı doğru süzülüyordu. Marika sessizce
kadını dinliyordu. Tüm dikkatini ona yöneltmiş hikâyenin kalanını merakla
bekliyordu. Kadın gözyaşlarını silerek devam etti.