18 Ağustos 2016 Perşembe

Marika-2 Kadın Aşık Oluyor

Kahve nefis kokuyordu.  Kadın yemek salonuna girene kadar kendini hiç aç hissetmiyordu aslında. Odayı saran kahve kokusu,  mis gibi tarçınlı kek, ekmek kokusunun cazibesine kapılmış koku birden iştahını açmıştı. Tabağını doldurdu, kahvesini aldı her zamanki gibi sütlü, şekersiz. Kapıya en yakın masaya oturdu.  Marika kahvesini alıp tam karşısına oturdu. Kadın uzun uzun masadaki dantel peçeteyi inceledi. Kahvesinden bir yudum aldı, peçete hala elindeydi, derin bir nefes alarak konuşmaya başladı.

        Bana kahvaltıda eşlik ettiğiniz için çok teşekkür ederim. Elinize sağlık kahvaltı çok lezzetli hangisinden başlayacağımı şaşırdım.
          Afiyet olsun.
        Annem de dantel örmeyi çok sever, küçücük bir kızken her yaz örmem için dantel verirdi. Aklınca canım sıkılmasın diye beni oyalamaya çalışıyordu. Ama ben hiç sevmezdim benim aklım dışarı çıkıp top oynamaktaydı. Annemse kız beşikte, çeyiz sandıkta derdi her zaman. O zamanlar kızardım ona evlilik, hayat o kadar uzaktı ki tek derdim kendimi sokağa atmaktı. O zamanlar bir elimde tığ bir elimde ip dantel örmeye uğraşırken sürekli oflar puflar, yanlış yapardım. Annemin sabrının tükenmesini bekler, beni sokağı salacağı zamanı iple çekerdim. Ama onun sabrı hiç tükenmezdi, hiç bıkmadan yanlışlarımı tek tek düzeltir doğrusu gösterirdi. Çok sıkıldığımı görünce dayanamaz bırakırdı. Ben de elimdekini fırlatıp sokağa koşardım. Ah eski günler.
      Marika gülümsedi. Benim annem de çok meraklıdır dantel işine. Annem öğretti bana da. Benim annem de dantel öremeyen kızların evde kalacağını söylerdi hep. Ben de evde kalma korkusuyla habire dantel örerdim.
İki kadın Marika’nın sözleri üzerine gülmeye başladı.  Anneler her yerde aynı demek ki dedi kadın. Ne kadar kaçmaya çalışsan da kaçamıyorsun, anılar doluyor zihnime.  Kahkahaları kesilmiş odayı derin bir sessizlik kaplamıştı. İki kadın da çocukluğuna dönmüş, eski anıları deşiyordu. Sessizliği ilk bozan kadın oldu.
          Buraya eski anılardan kaçmaya geldim ama geldi buldu beni yine.
        Asıl kaçış gittiğimiz yere kendimizi götürmemektir. Aksi halde ne anlamı kalır gitmenin, kaçmanın. Değişen sadece mekân olur, sorunlar olduğu gibi kalır.
       Ah ah. Kadın derin bir iç çektikten sonra devam etti. Doğru sorunlarımdan kaçmaya çalışıyorum sürekli ama bu konuda pek başarılı olduğum söylenemez. Çok zor günlerden geçiyorum. Buraya biraz kafa dinleme, yaşadıklarımı gözden geçirme umuduyla geldim. Şu an devam edecek gücüm yok, sadece durmak istiyorum sadece durmak.
     Hepimizin zor zamanları oluyor hayatta. Burası çok sakindir, hayat çok yavaş akar. Aradığınız buysa hoş geldiniz.
      Hoş bulduk dedi kadın gözleri şimdiden durmuştu. Bu kadında tuhaf bir şeyler var, bir kez daha önünde ağlamamalıyım diye kendini toparlamaya çalıştı.

Kadın güçlükle de olsa devam etti. Çok âşık olmuştu kadın. Kalbim parçalanırcasına onu seviyordum, tüm vücudum, etim, kemiğim onun adını haykırıyordu sürekli diye anlatıyordu o günleri. Tüm ailesi, arkadaşları karşı çıkmış, kızım o adam sana göre değil, sadece para için senin yanında, yol yakınken bırak onu yoksa bu işin sonu kötü olur diye uyarmışlar. Uyarıları dikkate almayınca tehdit etmişler evlatlıktan reddederiz seni diye ama nafile vazgeçmemiş.

         Onlar karşı çıktıkça ben daha çok bağlanıyordum sanki bir girdabın içindeydim ve kendimi kurtarmaya gücüm yoktu. İşin kötüsü ne biliyor musunuz kendimi kurtarmak istemiyordum. Hayatım boyunca hep söz dinledim ben çocukken bile çok usluydum. Bir kere bile kendi isteklerimi yapmadım, oku dediler okudum, çalış dediler çalıştım çok da başarılı oldum. İlk defa aileme karşı geliyordum. Yasak elmanın tadına bakmış, günahı ilk kez keşfetmiş şimdi de tadına doyamıyor sonuna kadar gitmek istiyordum.  Sonu beni felakete götürse bile umurumda değildi o kadar mutluydum ki.

Kadın artık gözyaşlarına hakim olamıyordu, kendini rahat bırakmış gözyaşları yanaklarından aşağı doğru süzülüyordu. Marika sessizce kadını dinliyordu. Tüm dikkatini ona yöneltmiş hikâyenin kalanını merakla bekliyordu.   Kadın gözyaşlarını silerek devam etti. 

3 Ağustos 2016 Çarşamba

Marika-1 Yabancı Kadınla Karşılaşma

          Marika için gün erken başlıyordu. Sabahın ilk ışıklarıyla uyanıyor, misafirleri için kendi elleriyle kahvaltı hazırlıyordu. Neler yoktu ki kahvaltıda. Çeşit çeşit ekmekler; nefis ekşi mayalı ekmek, üzümlü ekmek, kepekli ekmek, kruvasan, waffle, üzümlü, vanilyalı, kakaolu kek, peynir çeşitleri ya ev yapımı reçellere ne demeli; böğürtlen, çilek, şeftali.  Marika' nın favorisi kesinlikle çilek reçeliydi. Çocukluğundan beri bayılırdı çilek reçeline. Kahve ve çilek reçeli olsun onun için kahvaltıda yeterdi.
          Marika o günde sabah erkenden kalkmış kahvaltı sofrasını hazırlamaya koyulmuştu. Önce masalara kendi elleriyle diktiği çiçekli masa örtülerini yerleştirdi. Sonra sırasıyla tabakları, bardakları, çatal bıçakları koydu. En son her masaya rengârenk çiçek koydu. Çiçekleri gören müşteriler canlı olup olmadığını anlamak için ellerler canlı olduğunu görünce çok mutlu olup yüzlerine enfes bir gülümseme yayılırdı. O gülümsemeyi görmek Marika için dünyalara bedeldi. Kahvaltıyı hazırladı. En son kahveyi demledi. Ortalığı mis gibi kahve kokusu sardı. Artık her şey hazırdı. Son kez kahvaltıda bir eksik var mı diye göz gezdikten sonra gönül rahatlığıyla resepsiyona yerleşti. Konuklar birazdan kalkar ve kahvaltıya inerlerdi.
          Tam resepsiyona geçmiş günlük işlerine başlamak üzereyken içeriye bir kadın girdi. Sabahın erken saatinde kimseyi beklemeyen Marika çok şaşırdı. Konuklar genelde öğleden sonra gelirdi. Kadın duvarları, eşyaları dikkatle süzerek yanına yaklaştı. 
          Hoş geldiniz dedi Marika. Gözlerinde derin bir sessizlik hakim olan kadın ses etmedi. 
          Ben Van Eyck'in karısıyım. 1500 yıldır botoksla duruyorum. İyi ki botoks icat olmuş yoksa yüzüme bakamazdınız dedi Marika.
          Sözleri kadını afallatmıştı. Van Eyck de kim diye düşündüğü her halinden belliydi. Marika'nın gülümsemesiyle birlikte kadın da gülümsedi. Gülümsemeleri yerini kısa sürede kahkahaya bıraktı.

           En sonunda kendini toparlamayı başaran Marika hoş geldiniz dedi. Moralinizin bozuk olduğunu görünce şaka yapmaya karar verdim. Umarım sizi incitmemişimdir.
          Merak etmeyin dedi kadın. Uzun zamandır dalgınım, kafamı dinlemek için buraya geldim. Otelinizi görünce çok şaşırdım. Hiç bu kadar güzel bir yer beklemiyordum. Asıl siz kusura bakmayın.
          Ne kusuru, burası kafa dinlemek için ideal bir yerdir. Buradan daha iyi bir yer bulamazsınız. İyi ki geldiniz. Umarım kaçmaya çalıştığınız her ne ise buraya getirmemişsinizdir.
          Ah ah diye iç çekti kadın. Gözlerindeki acıyı saklayamıyordu artık. 
          Marika’nın omzuna dokunmasıyla birlikte ağlamaya başladı. Önceleri damla damla akan gözyaşları kısa sürede hıçkırıklara dönüştü. İki kadın şimdi zamanın durduğu bu masal kentte sessizliğin içinde durmayı, gitmeyi, kalmayı, bırakmayı, aşkı, acıyı, hayatı, pişmanlığı paylaşıyordu şimdi hiç konuşmadan.
          Ne kadar zaman geçtiğini ikisi de bilmiyordu. Sessizliği bozan kadın oldu. Özür dilerim çok zor günler geçiyorum, ne oldu anlamadım bir anda kendime hakim olamadım dedi. 
          Aç mısınız? Çok güzel kahvaltım var. Kahve de hazır. Kahvaltı etmek ister misiniz? Diye sordu Marika.
          Bana eşlik eder misiniz? Bu şehirdeki ilk kahvaltımı yalnız yapmak istemiyorum. 
         Tabii ki seve seve size eşlik ederim. Buyurun yemek salonu bu tarafta diyerek kadını yönlendirdi Marika. Yarım saat öncesine kadar birbirini tanımayan iki kadın şimdi sabahın erken saatinde baş başa yeni bir yolculuğa çıkmaya hazırlanıyorlardı.

….