Marika için gün erken başlıyordu. Sabahın ilk ışıklarıyla
uyanıyor, misafirleri için kendi elleriyle kahvaltı hazırlıyordu. Neler yoktu
ki kahvaltıda. Çeşit çeşit ekmekler; nefis ekşi mayalı ekmek, üzümlü ekmek,
kepekli ekmek, kruvasan, waffle, üzümlü, vanilyalı, kakaolu kek, peynir
çeşitleri ya ev yapımı reçellere ne demeli; böğürtlen, çilek, şeftali. Marika' nın favorisi kesinlikle çilek
reçeliydi. Çocukluğundan beri bayılırdı çilek reçeline. Kahve ve çilek reçeli
olsun onun için kahvaltıda yeterdi.
Marika o günde sabah erkenden kalkmış kahvaltı sofrasını
hazırlamaya koyulmuştu. Önce masalara kendi elleriyle diktiği çiçekli masa
örtülerini yerleştirdi. Sonra sırasıyla tabakları, bardakları, çatal bıçakları
koydu. En son her masaya rengârenk çiçek koydu. Çiçekleri gören müşteriler
canlı olup olmadığını anlamak için ellerler canlı olduğunu görünce çok mutlu
olup yüzlerine enfes bir gülümseme yayılırdı. O gülümsemeyi görmek Marika için
dünyalara bedeldi. Kahvaltıyı hazırladı. En son kahveyi demledi. Ortalığı mis
gibi kahve kokusu sardı. Artık her şey hazırdı. Son kez kahvaltıda bir eksik
var mı diye göz gezdikten sonra gönül rahatlığıyla resepsiyona yerleşti.
Konuklar birazdan kalkar ve kahvaltıya inerlerdi.
Tam resepsiyona geçmiş günlük işlerine başlamak üzereyken içeriye
bir kadın girdi. Sabahın erken saatinde kimseyi beklemeyen Marika çok şaşırdı.
Konuklar genelde öğleden sonra gelirdi. Kadın duvarları, eşyaları dikkatle
süzerek yanına yaklaştı.
Hoş geldiniz dedi Marika. Gözlerinde derin bir sessizlik hakim
olan kadın ses etmedi.
Ben Van Eyck'in karısıyım. 1500 yıldır botoksla duruyorum. İyi ki
botoks icat olmuş yoksa yüzüme bakamazdınız dedi Marika.
Sözleri kadını afallatmıştı. Van Eyck de kim diye düşündüğü her
halinden belliydi. Marika'nın gülümsemesiyle birlikte kadın da gülümsedi.
Gülümsemeleri yerini kısa sürede kahkahaya bıraktı.
En sonunda kendini toparlamayı başaran Marika hoş geldiniz
dedi. Moralinizin bozuk olduğunu görünce şaka yapmaya karar verdim. Umarım sizi
incitmemişimdir.
Merak etmeyin dedi kadın. Uzun zamandır dalgınım, kafamı dinlemek
için buraya geldim. Otelinizi görünce çok şaşırdım. Hiç bu kadar güzel bir yer
beklemiyordum. Asıl siz kusura bakmayın.
Ne kusuru, burası kafa dinlemek için ideal bir yerdir. Buradan
daha iyi bir yer bulamazsınız. İyi ki geldiniz. Umarım kaçmaya çalıştığınız her
ne ise buraya getirmemişsinizdir.
Ah ah diye iç çekti kadın. Gözlerindeki acıyı
saklayamıyordu artık.
Marika’nın omzuna dokunmasıyla birlikte ağlamaya başladı.
Önceleri damla damla akan gözyaşları kısa sürede hıçkırıklara dönüştü. İki
kadın şimdi zamanın durduğu bu masal kentte sessizliğin içinde durmayı,
gitmeyi, kalmayı, bırakmayı, aşkı, acıyı, hayatı, pişmanlığı paylaşıyordu şimdi
hiç konuşmadan.
Ne kadar zaman geçtiğini ikisi de bilmiyordu. Sessizliği bozan
kadın oldu. Özür dilerim çok zor günler geçiyorum, ne oldu anlamadım
bir anda kendime hakim olamadım dedi.
Aç mısınız? Çok güzel kahvaltım var. Kahve de hazır. Kahvaltı
etmek ister misiniz? Diye sordu Marika.
Bana eşlik eder misiniz? Bu şehirdeki ilk kahvaltımı yalnız
yapmak istemiyorum.
Tabii ki seve seve size eşlik ederim. Buyurun yemek salonu
bu tarafta diyerek kadını yönlendirdi Marika. Yarım saat öncesine kadar
birbirini tanımayan iki kadın şimdi sabahın erken saatinde baş başa yeni bir
yolculuğa çıkmaya hazırlanıyorlardı.
….
Botokslu kısımda gülmekten alamadım kendimi :)) Bu 1. kısım anladığım kadarıyla. Beklemedeyim :) Bloğunun yeni görünümü hayırlı uğurlu olsun. Ben seviyorum dinamik tasarımı, yazıyı daha bir keyifle okudum. Kalemine sağlık.
YanıtlaSilÇok teşekkür ederim güzel yorumların için. Evet bu 1. kısım devamı gelecek.
YanıtlaSil