Sabahın ilk ışıkları vururken uyandı Ayşe. Yıllardır hep erken kalkmaya alışan bünyesi istese de sabahları uyuyamıyordu. Anneannesi o daha küçücük bir kızken hep üstüne güneşi doğurtmayacaksın erken kal erken kalkan yol alır derdi. Nedense yaşlı kadının birçok söylediği şeyi uygulamasa da bu sözünü kulağına küpe yapmış ve vazgeçemediği alışkanlığı olmuştu. Yataktan daha herkes uyurken kalkar upuzun saçlarını uzun uzun tarar, gözkalemini çeker, rujunu sürer, itinayla giyinir güne öyle başlardı. Her gün bu kadar süslenmesi ilk evlendiği yıllarda kocasının garibine gitmişti. Bütün gün evde oturuyorsun hanım ne diye süsleniyorsun böyle dese de zamanla alışmış ses çıkarmamaya başlamıştı. Günlük ritüelini her sabah sürdürdü ne hamileyken ne de lohusayken bile vazgeçmedi.
Yataktan kalkınca ilk iş perdelerini açtı havaya baktı şöyle. Pırıl pırıl bir güneş insanın için ısıtıyordu. Gülümsedi güneşi görünce pencereyi açtı sabahın o taze, ferah biraz da nemli kokusu odayı doldurdu. İçene çekti tadını çıkardı sabahın. Sabah ritüelini tamamlayıp mutfağa geçti, kahvaltıyı hazırlamaya başladı. Oğlunun en sevdiği pankeklerden yaptı, kızı için yumurta haşladı, eşine omlet yaptı. Patatesleri kızarttı, çayı demledi. Hepsini salondaki masaya taşıdı bir güzel hazırladı sofrayı bahçesinden mis kokulu pembe güllerden koymayı da ihmal etmedi. Sıra ev ahalisini kaldırmaya gelmişti.
Oğlu çok zor kalktığı için ilk onu kaldırmaya gitti. Kapısına vurdu oğlum Alim hadi kalk sana en sevdiğim pankeklerden yaptım diye seslendi. Sonra kızının odasına geçti kapı hafif aralıktı içeri girmeden seslendi kızım Filiz hadi kalk ancak hazırlanırlanırsın. Sonra eşine seslendi hadi kalk bey çaylar soğumasın.
Herkese seslendikten sonra mutfağa gidip çayları doldurmaya başladı. Büfeden herkesin en sevdiği bardağı aldı. Eşi için ince belli bardak çay demli olacak iki şekerli. Oğlu için büyük cam çay bardağı şekersiz. Kızının en sevdiği kupasını aldı üstünde hiç tanımadığı admların fotoğrafı vardı kim bunlar diye sorduğunda anne boşver onlar sana göre değil demişti kızı. Ailede bir tek babaları şekerli içiyordu Ayşe şekersiz içme konusunda ısrar etse de bir çay keyfim var ona da karışma diyordu her seferinde. Çocuklar babalarının çay keyfiyle dalga geçmeye bayılırlardı. Şeker atmasalar bile çayı uzun uzun karılştırır rengini görmek için bardağı uzatıp bakarlar, içtikten sonra oh çekerlerdi. Babaları ise ne zaman büyüdünüz de benimle dalga geçmeye başladınız keratalar daha dün küçücüktünüz diye tatlı sert azarlardı çocukları. Ayşe aman bey üstüne gitme çocukların derdi hemen. Tamam tamam çocuklarına da birşey söyletmezmiş diye karısının yanağını okşardı usulca. Onların bu hali çocukların çok hoşuna gider kıs kıs gülerlerdi.
Ayşe çocuklardan ses gelmeyince tekrar seslendi. Haydi çocuklar geç kalacaksınız. Sonra tekrar seslendi hala ses yoktu. Çocukların odalarına gitti kızının kapısı hafif aralıktı zaten usulca itti kapıyı kızım geç kalacaksın diye söylenmeye başladı. Kızın yatağı hiç bozulmamış gibi duruyordu. Yatağa yaklaştı kimsenin yatmadığını gördü. Dehşete kapıldı birden kızı yoktu. Sabah erlen çıksa duyardı kesin nereye gitmişti. Oğlum kardeşin yok diye bağırark oğlunun odasına koştu kapıyı açtı. Onun yatağı da öylece duruyordu. Dehşet içinde kocasına doğru koştu öyle ya belki onun çocukların yokluğuyla ilgili bir açıklaması olabilirdi. Odaya geldiğinde kocasının da olmadığını gördü. Hepsi birden nereye gitmişti. Salona gitti kahvaltı sofrasına baktı. Hiç birşey ellenmemiş sofra hazırladığı gibi duruyordu. Kadın sandalyeye çöktü ve ağlamaya başladı. Bir yandan hıçkıra hıçkıra ağlıyor diğer yandan nerdesiniz diye bağırıyordu. Kendini o kadar kaptırmıştı ki ağlamaya kapının açıldığını duymadı bile.
Ağlama seslerini duyan Filiz koşarak yanına geldi. Anne noldu neden ağlıyorsun diye sordu. Ayşe hıçkırıklar arasında ne kocam var ne çocuklarım nereye gittiler biliyor musun diye sordu. Filiz anne ben kızın Filizim dese de kadın hayır sen benim kızım değilsin Filiz değilsin o yok burda bak en sevdiği kalvaltıyı hazırladım ama yok nerde biliyor musun diye bağırıyordu. Filiz anne kendine gel babam bizi terk etti, abim de geçen sene öldü bir tek ben kaldım dedi belki bininci defa bıkkınlıkla. Filiz'in bu sözleri yaşlı kadını dehşete düşürmeye yetmişti. Hayır sen benim kızım değilsin yalan söylüyorsun benim oğlum ölmüş olamaz diye ağlıyordu şimdi. Anne ilaçlarını yine mi almadın kaç defa söyledim sana bunları düzenli içmezsen faydası olmaz diye söylenerek banyoya ilaçlara bakmaya gitti. Tam tahmin ettiği gibi annesi bir tane bile ilaç içmemişti. Off anne off napcaz seninle böyle.
Kadına ilaçlarını getirdi sakinleştirip ilaçlarını içirerek yatağına yatırdı. Kadın hala benim oğlum ölmüş olamaz nerede o söyleyin gelsin en sevdiği pankekten yapsın çağırır mısın diye söyleniyordu. Filiz annesini yatırdıktan sonra salona geldi sofrayı toplamaya başladı annesi tıpkı eski mutlu günlerdeki gibi harikalar yaratmıştı. Eline çok sevdiği kupasını aldı içindeki çay buz gibi olmuştu. Birden ağlamaya başladı kendini durduramıyordu artık. Anne nerdesin diye ağlıyordu şimdi. Anne nereye gittin.