17 Temmuz 2017 Pazartesi

Az Çoktur

          Bu fotoğrafta görünen Manchaster opera binası yanında ise kocaman, çirkin bu bina yükselmekte. Etrafıma bakınca bu büyük plazalardan çok görüyorum. Hepsi birbirine benzeyen çok katlı, devasa, içinde insanların nefes almadan çalıştığı binalar. Artık insanlığın hiç birşey için harcayacak vakti yok aynı zamanda can sıkıntısı denen bişey de kalmadı. Hepimizin evinde en akıllısından telefonlar, evimizde en büyüğünden televizyonlar mevcut. Eskisi gibi baktıkça hayranlık uyandıran muazzam el işçiliğine sahip, duvarlarında heykellerin olduğu ruhu olan binalar yapılmıyor. Düşünmüyor değilim artık bütün güzel kitaplar yazıldı, şarkılar söylendi, binalar yapıldı mı? 


           Artık hayatı o kadar hızlı yaşıyoruz ki bu 

alışkanlık hayatımızın her alanına yansıdı. Herşey en az emekle kısa sürede bitsin istiyoruz. Oysa çok değil ben çocukken neredeyse her mahallede bir terzi bulunurdu ve özel günlerde hep kıyafetlerimizi ona diktirirdik. Normal zamanlarda annem dikerdi veya örerdi. Giydiğim kıyafet için bir emek harcanırdı ve bu emeği görür bitmesini heyacanla beklerdim. Oysa şimdi öyle mi? Giriyorsun bir mağazaya hemen alıyorsun o kadar çabuk ulaşıyorsun ki zaten sıkılman ve ondan kurtulman aynı hızla oluyor. Zaten aldığın ürünler hızlı ve ucuz olsun mantığıya üretildiği için kısa ömürlü oluyor. Giydiğin kıtafetleri artık kimin ürettiğinin senin için bir anlamı yok. Muhtemelen haritada yerini bile gösteremediğim üçüncü dünya ülkelerinin birinde tanımadığın bugüne kadar hiç önemsemediğin insanlar belki çocuklar karın tokluğuna üretiyorlar. Olsun bunların senin için önemi yok artık önemli olan ne kadar tarz göründüğün. Sıkılırsan atarsın yenisini alırsın nasılsa. Aldığın bir tşirti uzun süre giysen bu devran nasıl dönecek. Yüksek moda sana sürekli emrediyor. Al al al bak bu sene bu moda, geçen senekinin modası geçti bunu al daha güzel at eskisini. Hiç dikkat ettin mi bir senede ne kadar kıyafet alıyorsun ve sene sonunda bunların ne kadarını atıyorsun? 


           Ben bundan yaklaşık 1,5 sene önce yazlıkları kaldırıp kışlıklarımı çıkartırken bir çuval dolusu kıyafeti attığımda dehşete kapılmıştım. Bunların bir çoğu da alınmış belki bir kere giyilmiş belki de hiç giyilmemiş kıyafetlerdi. Bunu görünce dolabımda sadece çok sevdiğim ve giymekten zevk aldığım kıyafetleri bıraktım ve bir yıl hiç kıyafet almama kararı aldım zaten dolabım doluydu ve yenisine ihtiyaç yoktu. İlk başlarda evet çok zorlandım eski alışkanlıklarım bana bak o çok moda onu al, çok güzel mutlaka almalısın dese de direndim ve hiçbirşey almadım. Bir sene boyunca elim birşeye gittiğinde hep şunu sordum kendime istek mi yoksa ihtiyaç mı? Eğer ihtiyaçsa al ama biliyoruz ki yeni bir pantolona ihtiyacın yok zaten aynısından var. İstekse bak bakalım kendine neden onu almayı o kadar çok istiyorsun? Hayatındaki hangi boşluğu onu satın alarak doldurmayı planlıyorsun biliyorsun ki almakla hiçbirşeyi dolduramazsın. Sadece içindeki boşluk günden güne büyür ve bir bakmışsın boşluk sen olmuşsun sana yer kalmamış. Kıyafet alışverişi yapmadan geçen bir sene sonunda artık ihtiyacım olmadan alışveriş yapamaz hale gelmiştim. 


          Biliyorum hepimiz çok yoğunuz, hayatlarımızda bir çok sorun var iş, ev, çocuk, trafik vb. hep koşmak yetişmek zorundayız. Ama derin bir nefes al ve bak kendine üstündeki kıyafetlere en son ne zaman bir kıyafet için emek harcadın veya dolabındaki hangi kıyafetinin anısı var veya hangisini itinayla çocuklarına saklamak istersin? Belki farkındalık tam bu noktadan kıyafetlerinden başlayacak. Denemeye değmez mi? 

1 yorum:

  1. Merhabalar,

    Sadelik üzerine kaleme aldığınız yazınız için çok teşekkür ederim. Yaklaşık 2 buçuk senedir ben de sade yaşam, minimalizm ve atıklarımızı azaltma konusunda araştırmalar yapıyorum ve bu konuda yapılan çalışmaları hem bütçemiz hem de doğamız için oldukça faydalı buluyorum. Günümüzde hızlı tüketim arttı ancak bu durum insanların fazla eşya ve fazla kıyafet içinde boğulmasına yol açtı. Yapılan alışverişler kısa süreli mutluluk sağlasa da esas mutluluğun insanın içinde olduğuna inanıyorum ve insan yalnızca tüketerek mutlu olamaz. Gerçek mutluluğu ancak üreterek, yeni şeyler keşfederek, kendimize yatırım yaparak yakalayabiliriz. Bu açıdan ben de ‘’Az, çoktur’’ ilkesini benimseyenlerdenim ve sadeliğin hem iç huzuru hem de verimli bir yaşamı sağladığına inanıyorum. İzninizle ben de bu konu üzerine yazdığım bir yazımı sizinle paylaşmayı çok isterim: https://www.tarz2.com/fazlaliklar-sizi-tuketmesin

    Keyifli okumalar diliyorum,
    sağlıcakla kalın.
    www.ebrubektasoglu.com

    YanıtlaSil