Eskişehir benim için çocukluğum, gençliğim, en güzel yıllarımın geçtiği yer demek. Ailemin büyük bir kısmının yaşaması sebebiyle çocukken her bayram soluğu orada alırdık. Hemen her yerini biliyorum desem yeridir. tabii üniversiteyi kazanınca şehirle ilgili sahip olduğum anılar da değişti. Şehirde daha çok zaman geçirmeye başladım, yeni yerlerini keşfettim. Benim okuduğum dönem 2000-2006 yılları arası yeniden yapılanıyordu, tramvay kazılar, adalar çevresi inşaat alanıydı. Şimdiki hali inanılmaz güzel olsa da eskiyi özlemiyor değilim açıkçası ne de olsa bir sürü güzel anım var.
Bu yılbaşında Eskişehir ziyaretimde yeni açılan Odunpazarı Modern müzeyi gezme fırsatım oldu ve tek kelimeyle bayıldım. zaten girişte mimarı sizi büyülüyor. Odunpazarı adını bulunduğu bölgede eskiden kurulan odun pazarından alıyormuş. Tarihi Odunpazarı Evleri de ahşap zaten. Müzenin mimarisinde de ağırlıklı olarak ahşap kullanılmış. Proje için Japon mimar Kengo Kuma ile çalışılmış.
Müzeye gezdikten sonra hemen arkasında yer alan cafeye oturup kahve içmek dinlenmek için ideal. Bu arada çayı çok lezzetliydi. Özellikle dışarda kar yağarken oturup çay eşliğinde karı izlemek çok keyifliydi.
Müzede en beğendim bir kaç eseri de buraya bırakayım.
Özellikle son eser çok ilginçti. uzaktan bakınca yağlıboya tablo gibi görünürken aslında etiket ve toplu iğneden yapıldığını görünce şaşırdım. Sabire Susuz'a ait bu eserde sanatçı değişebilirlik ve taşınabilirliği kıstas almış. Resim sanatı kalıcılığı temsil ederken bu haliyle durağanlıktan oldukça uzaklaşmış. Toplu iğneler birbirinden çıkabilir, ayrılabilir veya paslanabilir.
Eğer yolunuz Eskişehir'e düşerse yapılacak bir çok aktivitenin yanında mutlaka Odunpazarı Modern Müzeyi gezmeyi ihmal etmeyin.