18 Ekim 2018 Perşembe

Geçip Giden Zaman

              Daha ne kadar canım acıyabilirdi ki. Zaten günlerdir dipteyim. Dipte en dipte en ufak bir ışık hüzmesinin bile giremediği zifiri karanlıkta tek başımayım. Çıkamadım çıkmak da istemedim aslında. Aşk ne kadar büyük olursa acısı da o kadar büyük olur derlerdi de inanmazdım başıma gelene kadar. Hiç olmaz denen başıma geldi de öğrendim. Aşk nedir bilmezdim vuruldum, yanmak ne demekmiş bilmezdim yandım, acıdan nefessiz kalıp ölmek isteyip ölememek ne demekmiş anladım. Anladım da dinmedi acım kalmadı takatim.

                  Geçer diyor daha önce sevenler, unuturmuşum zamanla, zaman herşeyin ilacıymış. Ama ben unutmak istemiyorum, tek bir hatırayı bile hatırlamak istiyorum. Aşığın yüzü en büyük hediye değil mi maşuka. Neden unutayım o zaman, nedir bu unutma çabası. Ben hatırlamak ve bu acının içinde kavrulup yok olmak istiyorum. Çare aramıyorum derdime, biliyorum çaresini. Acın çok taze oynama, kanatıp durma diyorlar bırak kabuk bağlasın. Böylesi daha iyiymiş. Ama ben oynuyorum, kanatıyorum, bilerek daha çok acıtıyorum. İstiyorum ki daha çok acısın daha çok kanasın onunla dolu her bir hücrem acıtan yok olana kadar kavrulsun belki bir parça huzur bulur ruhum. 


                   Kaç gün oldu saymadım günleri. Her gün bir diğerinin aynı zaten. Sabah kalak acı bir kahve iç, giyin, işe gel, çalış, eve git, yat. Yat ama uyuma hatta gözlerini bile kırpma. Kırpma gözlerini ki gitmesin sevgilinin hayali gözlerinin önünden. Unutma yüzünü aldığın her nefes boyunca hatırla. Zaman geçiyor gecenin karanlığında hıçkırıklarım saatin tik taklarına karışıyor. Başka ses yok nefes yok sadece ben varım bir de acım. Gerçekten böyle bir acı zamanla geçer mi? İnanamıyorum. Peki geçse bile ben aynı insan olarak kalır mıyım yoksa değişir miyim? Çocuk gibisin insan sürekli seni koruyup kollamak ihtiyacı hissediyor demişti bana bir seferinde. Vapurdaydık ben martılara simit atıp eğleniyordum. Neden öyle dediğini anlamamış gülmüştüm o da bana bakıp gülmüştü. O an dünya gülmüştü sanki. İki çay söylemiştik esen rüzgara inat içimizi ısıtmıştık elele. Buz gibi olmuştu elleri, kış boyunca hiç ısınmazdı. Elleri benim için ulaşılmaz bir dağ gibiydi, hep soğuk, hep güçlü biraz da zorba. O eller korumuştu beni yıllarca, fırtınalarıma göğüs germişti, ne zaman ayaz kesse koynumda hayata dönmüştü. Bu kış kim ısıtacak ellerini. Giderken ona ördüğüm kazağı almamış. Daha birçok hatırayı da bana bırakmış sanki hava almaya gitmiş de geri gelecekmiş gibi. Ama biliyorum bu gidişin dönüşü yok. Sabah olmak üzere. Birazdan insanlar uyanacak, hayat başlayacak. Sıcacık evlerinde birbirlerini günaydın diyerek öpecekler, kahvaltı yapacaklar gülerek. Çocuklar okula, büyükler işe gidecek. Yanımdan akıp gidecek insanlar hiçbiri ne kadar yaralı olduğumu fark etmeden geçip gidecekler. Ben hayatta herşey yolundaymış gibi yapıp çalışacağım, kahve içip müdürün yeni arabasıyla ilgili dedikodu yapacağım, belki yapılan esprilere güleceğim, yemek yiyeceğim, eve geleceğim sonra akşam olunca. Anahtarı deliğe sokacağım ve evin yalnızlığı yüzüme çarpıcak tokat gibi. Eve attığım ilk adımla birlikte yükleneceğim acımı gece boyu sessizlikte ta ki gün doğumuna kadar. Kaç gün doğumu geçer bilmeden bu acının üstünden. 

2 yorum:

  1. Ask acısı böyle guzel anlatılabilirdi ancak. Hepimiz yaşadık bu duyguları, bazen hayat ne kadar boş geliyor onsuz yasanmayacakmis gibi gelirdi. Ahhh gençlik (: İnsan yol aldıkça, ilerledikçe hayatin sunduğu güzelliklerle yeniden doguyor. Her acı bizi büyütüyor, olgunlastiriyor.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Canımsın. Aşk işte gelip geçiyor ama kesinlikle aynı insan olmuyorsun.

      Sil