12 Mart 2019 Salı
Gerçek Nedir?
Hakikat neydi, nerde gerçek bitiyordu nerde yalan başlıyordu Aslı artık bilmiyordu. Unutmuştu yalansız geçen günlerini. Yalan söylemek daha doğrusu kendi deyimiyle gerçeği saklamak onun vücudunun herhangi bir uzvu gibi olmuştu. Nasıl midemiz biz onun farkında olmasak da her yediğimizi kötü de olsa iyi de olsa ayırt etmeden öğütüyorsa onun beyni de kolaylıkla yeni bir yalan üretiveriyordu. Düşünmeden, aniden oluyordu, karşıdaki kişi o kadar inanıyordu ki Aslı’nın doğruyu söylediğine, şüphelenmek akıllarına bile gelmiyordu. İç sıkıntısından kurtulmak ister gibi derin bir nefes aldı. O kadar derin nefes almıştı ki ciğerlerinin temiz havadan patlayacağını düşündü. Öğlen yemeği için ofisin hemen yakınındaki parka gelmişti. Bugün hiç iştahı yoktu. Yemek yerine sadece kahve almıştı yakınlardan. Kahveden bir yudum aldı, burnuna kahve kokusu yerine karton kutunun kokusu geldi. Efe’ye ne zaman bu kokuyu söylese, saçmalıyorsun nasıl burun varsa sende artık, tazı gibisin mübarek koku falan yok, sen uyduruyorsun derdi. Aklına Efe’yle yaptıkları son kavga geldi. Tadı kaçtı, kaç gün oldu hala aramamıştı. Kahveyi içmekten vazgeçti önce ama üşümüştü, kokuya aldırmadan bir daha denedi. Sıcacık kahve boğazından midesine doğru akarken bari tadı güzel olsaydı diye düşündü. Karton kutuyu iki eliyle birlikte sararak üşüyen ellerini ısıtmaya çalıştı. Parkta etrafına bakındı, köpek gezdiren pembe montlu kadın haricinde hiç kimse yoktu. Kim çıksın bu soğukta, aklı olan evde kalır diye söylendi.
“Gerçek nedir sence?” Aslı bir anda duyduğu soru karşısında irkildi. Kimin konuştuğunu anlamak için etrafına bakındı ama kimseyi göremedi.
“Boşuna bakma etrafına göremezsin, sadece düşün şimdilik ben anlarım, ağzını kıpırdatma. Ancak zamanı gelince beni görebilirsin.” Diye devam etti. Aslı hem şaşırmış hem de korkmuştu. Kalkıp gitmeyi düşündü, tekrar etrafına bakındı yardım isteyebileceği kimse var mıdır diye ama sadece biraz önce gördüğü pembe montlu kadın vardı, o da köpeğin peşinden baya uzaklaşmıştı. İçinden bir ses oturması gerektiğini söylüyordu, kıpırdamadan oturmaya devam etti.
“Gerçek nedir Aslı?”diye sordu tekrar. “Benim kim olduğum önemli değil” Aslı sesin ne düşündüğünü okumasına şaşırmıştı. Düşüncelerini kontrol etmeliydi.
“Senin gerçeğin ne, sen kimsin?”
“Bana sıfatlarını sayma, gerçek özün ne, seni sen yapan en önemli etken, onu söyle bana”
“Ben iş bağlarım, her işi çözerim” diye düşündü Aslı.
“Nasıl?”
“Herkesin bir fiyatı vardır?”
“Senin fiyatın ne?”
“Benim fiyatım yok” kızmıştı Aslı.
“Tamam kızma, verdiğin cevaplar yanlış. Biraz düşün bakalım, tekrar görüşeceğiz nasılsa” bunları dedikten sonra ses gözden kayboldu. Aslı’nın canı sıkılmıştı, kimdi bu ses daha önce hiç sormadığı soruları sormuş, kafasını karıştırmıştı. İyice üşüdüğünü fark etti ve hızlı hızlı yürüyerek ofise gitti.
Masasına geçti, bilgisayarını açtı, ofis sıcacıktı ama hala içi üşüyordu. Yarın vereceği teklifin dosyasını açtı ve dünkü toplantıda karar vermedikleri birkaç detay üzerinde çalışmaya başladı. Ekranda sayılar gidip gelirken her zamanki gibi şirket çıkarları doğrultusunda sayılarla fark edilmeyecek şekilde oynama yaptı. Aslında değişiklik ilk bakışta anlaşılmasa da uzun vadede yaptığı bu değişiklik sayesinde şirkete oldukça para kazandırıyordu. Bu sayede zaten kariyer basamaklarını ikişer üçer tırmanmıştı kısa sürede.
“Aslıcım hazırladın mı teklifi?”
“Erman Bey bitirmek üzereyim. Her şey planlandığı gibi mi?”
“Daha iyi hatta.”
“Güzel, ne zaman biter. Adamlarla toplantıya girmeden son kez göz atmak istiyorum. Bu arada seninle konuşmak istediğim bir konu var. Biliyorsun Adnan Bey bu ay sonunda ayrılıyor, onun yerine müdürlük görevi için senin adını önermeyi düşünüyorum ne dersin, yapabilir misin sence?”
“Tabii ki Erman Bey, her göreve hazırım.”
“Aferin kızım. Hadi sen işine dön. Yine konuşuruz.” Aslı heyecanlanmıştı. İçindeki neşeyi saklamadan işinin başına döndü.
“O kadar heyecanlanma bence.” Duyduğu ses karşısında Aslı’nın gülümsemesi yüzünde dondu. Konuşan öğlenki sesti, demek gerçekmiş diye düşünmüş.
“Beni hayal mi zannettin, en azından sayıların kadar gerçeğim.”
“Git başımdan, ne istiyorsun benden?”
“Gerçeği istiyorum” dedi ve kayboldu. Aslı ise ellerinin titremesine aldırmadan klavyenin tuşlarına daha sert basarak çalışmaya devam etti.
Bir ay boyunca Aslı bir daha o sesi hiç duymadı, duymadığı için de aynı şekilde çalışmaya devam etti. Bu arada hazırladığı teklif sayesinde şirket çok büyük bir karla girdiği ihaleyi aldı, Adnan Bey emekli oldu, onun yerine Aslı müdürlük görevine getirildi. İşler yoğun bir şekilde akarken Aslı bu işi neden yaptığını sorgulamadan aynı yoğunlukla çalışmaya devam etti. Onun müdürlüğünü kutlamak için yemek organize edildi. Yemeğin olacağı gün işten erken çıktı, artık müdür olduğuna göre kimseden izin almasında da gerek yoktu. Kuaföre gitti, saçını, makyajını yaptırdı ve giyinmek için evine gitti. Bu gece için siyah, kolsuz, göğüs dekolteli, vücuduna oturan kısa bir elbise seçmişti. Küçük siyah elbise hayat kurtarır dedi aynada kendisine bakınca. Son günlerde biraz kilo alsa da hala çok güzeldi. Kıvrımlı vücudu giydiği elbiseyle daha çok belli oluyordu. Topuz yaptırdığı saçlarıyla açılan boynuna Efe’nin doğum gününde aldığı zümrüt kolyeyi taktı. Aynada kendine son kez baktı, hazırdı.
“Aynaya bakınca kendini tanıyabiliyor musun?” Aslı duyduğu ses karşısında irkildi. Bu gecemi mahvetmene izin vermeyeceğim, defol git başımdan diye bağırdı.
“Konuşmana gerek yok, ben düşüncelerini okuyabiliyorum.”dedi ses sakince.
“Defol git” diye bağırdı. “Ne istiyorsun benden?”
“Sadece soruma cevap vermeni? Gerçek nedir Aslı.”
“Gerçek neye inanıyorsak odur”
“Bu dediğine inanmamı beklemiyorsun herhalde. Ben senin gerçeğini soruyorum. Gerçek Aslı kimdir.” Sesin pes etmeye niyeti yoktu.
“Gerçek gerçektir. Onun gerçek olduğunu hissedersin bir şekilde”
“Peki yalan, bugüne kadar söylediğin yalanlar.”
“Ben yalancı değilim, yalan söylemedim kimseye bugüne kadar.”
“Gerçekleri söylememek yalan değil midir?”
“Ben saklıyorum sadece ama onun görünmemesi gerçekten var olmadığını göstermez. Bilgi saklamak, yalan değildir. Yalan olmayan olayları olmuş gibi söylemektir. Ben şirket çıkarları doğrultusunda sadece bazı gerçekleri saklıyorum. Yaptığıma yalan diyemezsiniz.”
“Bakıyorum yaptığının kılıfını hazırlamışsın, bu sayede müdür oldun zaten değil mi? Gerçekleri saklayarak ama unutma hiçbir gerçek sonsuza kadar gizli kalamaz. Şimdi kazandığını düşünebilirsin ama foyan çıkacak meydana. O zaman ne yapacaksın?”
“Git başımdan. Ben yanlış yapmadım. “
“Aynaya bak, gözlerinin içine. Gerçek orda saklı işte.” Ses birdenbire kayboldu, tıpkı güneşi görünce sisin dağılması gibi.
Aslı’nın kendini toparlaması zaman aldı ama bu gece onun gecesiydi. Zaferini kutlamalıydı ne olursa olsun. Ayakkabılarını giydi ve yemeğin yapılacağı yere gitti. Gece boyu ekibiyle birlikte yemek yedi, dans etti, eğlendi, zaferini kutladı, sesi ve ona söylediklerini dikkate almadan.
Şirket Aslı’nın hazırladığı veriler doğrultusu da projeyi yürütüyordu. İşler neredeyse plana uygun, kusursuz bir şekilde ilerliyordu her zamanki gibi. Ama bir sabah Aslı uyandı ve işe gelmedi, aradılar ama bir türlü ulaşamadılar. O güne kadar bir kere bile izin almayan Aslı’nın işe gelmemesi herkesi çok şaşırtmıştı. Ertesi gün de gelmedi, bir sonraki gün de. Tam bir hafta geçti üzerinden ve Aslı tekrar işe geldiğinde farklıydı. Neredeydin diye sorduklarında sadece hastaydım diyebildi. Oysa gerçeğin peşine düşmüştü. Kendi gerçeğinin peşine.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder