8 Nisan 2019 Pazartesi

Üç Kişilik Evlilik

Bir türlü büyümek istemeyen çocuklarla onları memeden kesemeyen annelerin ülkesiydi burası. Burda doğan çocuk hiçbir zaman büyümez annesinin memesinden ayrılamazdı. Ama gün gelir herkes bir noktada büyümek zorunda kalır. Onur’da böyleydi işte kırk beş yaşında kocaman bir insan yavrusuydu benim gözümde. On yıllık birliktelik sonrası nihayet üç yıl önce evlenebilmiştik. İlk kavgamızı hiç unutamıyorum aradan önce geçen zamana rağmen.

“Aşkım kahvaltı hazır hadi gel”
Beş karış suratla kahvaltıya oturup “yumurtamaların neden soymadın”demişti. 
“Senin ellerin yok mu hayır dün gece gayet iyi çalışıyordu, ne oldu bir anda işlevini mi kaybetti?”
“Annem hep soyardı ama, hem kahvaltı da ballı sütüm eksik. Ben süt içmeden kahvaltı yapamam mümkün değil”
“Nesin sen bebek mi, kaç yaşındasın allesen?”
“Ama annem”
“Başlatma lan annene”
“Annem hakkında böyle konuşamazsın Hale, kendine gelmeni rica ediyorum.” 
“Ben gayet kendimdeyim canım kendinde olmayan sensin bana göre”

Oflayarak yumurtası soymuştu. Beceriksiz elleriyle tutmuş, uzun bir süre nerden başlayacağını bilemeden bakmıştı yumurtaya. Onun bu halini görünce beni deli gibi bir gülme almıştı. Kendimi durduramıyordum. Neye bu kadar gülmüştüm o gün, ağlamamak için bu kadar abartmıştım gülmeyi her zamanki gibi galiba. O da bana katılmıştı gülerek kahvaltı yapmıştık. Dünyanın en güzel gülümsemesi ondaydı. Nasıl dayanabilirdim ki böyle gülen bir adama? 

Anasına gitmiştik o akşam, bundan sonraki bir çok akşam gibi yemek yemiş, çay içmiş, birlikte televizyon izlemiştik. Gece boyu anne oğul el ele tutuşmuş, annesi o gece onlarda kalmamız için ısrar etmişti. Onur ise neredeyse ağlayacaktı kalmadığımız için. Giderken yol boyu tartışmıştık.

“Kadını ne kadar üzdün farkında mısın? Ne var kalsaydık sanki? Yarın kahvaltıdan sonra gelirdik. Şimdi pazar kahvaltısını yalnız mı yapacağım ben?”
“Allah’ım sen bana sabır ver. Delirdin mi adam sen, evlendik biz farkında mısın?”
“Evlendiysek evlendik ne değişti yani, istedin attık imzayı. Annem o benim. Seninle evlendim diye bırakayım mı, üstümdeki emeklerini yok mu sayayım.”
Ne desem boştu bu lafların üstüne, ne yapsam boş. Hani bir an gelir ve tüm emeklerinizin boş olduğunu düşündüğünüz bir an gelir, tamamen kendinizi boşlukta hissettiğiniz o an. Ne geri gitmek, ne ileri gitmek istediğiniz sadece durmanız gereken o onlarda. Öyle bir an yaşamıştım işte. Tüm hücrelerimle acı çekerken kanayan yarama aldırış etmeden yürümeye devam etmiştim. 

Sustum zamanla, susmaya alıştım. Değiştim belki de umursamamayı öğrendim, görmemeyi, duymamayı aynı zamanda. İki kişilik yalnızlığımızla üç kişilik evlilik yürütmeye çalışıyorduk. İte kaka bugünlere geldik. Ama ben yoruldum ve sabah kahvaltısını  hazırladım, evi temizledim, makinada yıkanmış çamaşırlar vardı onları serdim, iki gün yetecek yemek yaptım ve çantamı alarak evden çıktım bir daha gelmemek üzere. Kırk gün oldu annesi öleli. Ona yeteri kadar zaman tanıdım bence büyümesi, iyileşmesi için. O
ise tüm çabalarımı görmezden geldi. 

“Annem öldü, ben artık yaşayamam onsuz”
“Aşkım gel buraya”
“Nasıl yapacam ben şimdi, nasıl devam edecem onsuz”
Ne yaptıysam kendine getiremedim bir türlü. Adam kendini odaya, yatağa mahkum etti. Ağzından tek kelime laf çıkmaz oldu, annem annem bütün gün bu şekilde ağladı durdu. Yas tutmasına, acısını sonuna kadar yaşamasına izin verdim. Belki bu acı onu büyütecekti nihayet, koca bebek annesinden ayrıldığında nihayet gerçek dünyaya adım atacaktı ama olmadı. Benimki sonu baştan beli bir savaştı. Yenilgiyi baştan kabullenmeliydim belki o zaman hayatım daha kolay olurdu. 
“Sen annem değilsin, hiçbir zaman da onun gibi olamazsın. Kimse beni onun kadar sevemez” dedi bir sabah. Ondan duyduğum son sözler oldu bu. Koca bebeğin büyümesini, kendi kanatlarıyla uçmasını beklemekten sıkılmıştım. Şimdi son kez bakıyorum yaşadığımız eve içinde yaşayan bu insan yavrusu nasıl büyüyecek hiç bilmiyorum. 

4 yorum:

  1. Cok var böyleleri değil mi? Gerek erkekte gerek kadında anneye bagimlilik yuzunden evlilikler sallanıyor. Herkes özgür ve bağımsız olmalı bana sorarsan ve Alman ebeveynler gibi 18 yasına geldiğinde evden ayrılmasını sağlamalı evlatlarının.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kesinlikle canım haklısın. Birey olamamanın sancıları, anneye bağımlı olmanın sonuçları ne yazık ki evlilikte ağır oluyor.

      Sil
  2. Çok ilgi çekici ve sürükleyici olmuş tebrik ederim. İnstagram'da görüp devamı için buraya damladım ve zevkle okudum. Hayatın içinden dedikleri bu olsa gerek :) Kalemine sağlık, sevgiler.

    YanıtlaSil