HAYAT
Hayat ne kadar da tuhaf diye
düşünüyordu Hayat Berlin İstanbul uçağını beklerken havaalanında. Düşünüyordu
da çok tuhaftı gerçekten son bir haftadır yaşadıkları, hissettikleri. Şu an
hayatının dönüm noktasını yaşıyordu biliyordu bundan sonra hiçbirşey şey onun
için eskisi gibi olmayacaktı. Ama havaalanında uçağını beklerken her şey ne
kadar da sıradan gözüküyordu . İnsanlar telaşla oradan oraya
koşturuyor, kimisi uçağı beklemekten yorgun düşmüş koltukta uyukluyor,
kimisinin çıkacağı tatilin heyecanı gözlerinden okuyor yüzlerce insan yüzlerce
farklı hayat.
Durup insanları izlemeyi severdi
Hayat. Merak ederdi onları yaşadıkları o an neler hissediyorlar, neler
düşünüyorlar, nasıl karalar alıyorlar, pişmanlıklarını, üzüntülerini sevinçlerini
kısacası insana ait her şeyi merak ederdi. Şimdi de merak ediyordu. Mesela tam
yanında oturan adam. Onun tüm heyecanına, telaşına rağmen ne kadar da sakindi.
Her şeyden vazgeçmiş hiçbirşeyi umursamıyormuş gibi bir havası vardı. Ya da karşıda oturan neşeli çifte ne demeli
kadın adama hararetli hararetli bir şeyler anlatıyor adam da kadından gözlerini
alamıyordu. Onlardan yayılan enerji içini ısıttı. Aşk ne kadar güzel diye
düşündü. Dokunduğu her şeyi ne kadar da güzelleştiriyor. Ya da solunda oturan
yaşlı adam. Uykunun tatlı sıcaklığına yenik düşmüş oturduğu koltukta
uyuklamaktaydı. Uyurken insanlar ne kadar masum görünüyorlar diye düşündü. Oysa
aynı adam biraz önce huysuzluklarıyla karısını canından bezdirmişti. Adamın
uyuklamasıyla kadında biraz olsun nefes almışa benziyordu.
Bu günde diğer günler gibi sıradan bir
gündü. Günde binlerce insan bir yerden bir yere gitmek için buraya
geliyorlardı. Günde binlerce hayat birbirine değmeden kesişiyordu. Bir sürü
insan diğerinin farkında olmadan aynı şeyleri yaşıyor, aynı şeyler için üzülüp,
aynı şeyler için seviniyorlardı. Hayatlar birbirini teğet geçiyordu. Oysa
herkes için gayet sıradan olan şu an, bu havaalanı onun için çok önemliydi.
Muhtemelen aldığı karar doğrultusunda burayı son kez görüyordu bir daha
görmeyecekti. Zaten görmek de istemiyordu. O kadar zor olmuştu ki buradan
gitmeye karar vermesi tam 10 yılını almıştı. 10 yıl düşünmüş bir anda karar
vermişti. Kapıyı çarpıp çıkması çok kısa sürmüştü. O bile inanamamıştı yaptığında.
Yol boyuncu düşünmüştü. Ama emindi aldığı karardan artık yabancı olmak
istemiyordu. Şimdi düşünüyordu da 10 koca yıl akıp gitmişti hayatından geri
gelmemek üzere. Hayat herkes için böyle mi acaba diye düşündü. Akıp gidiyor
bizi rahat kollarıyla ahtapot gibi sarıp sarmalayıp bir yere gitmemize izin
vermiyor. Kurtulmaya kendi yolumuzdan gitmeye çalıştıkça daha çok sarıp dibe
çekiyordu ta ki en dibe vurana kadar. Ondan sonra bırakıyordu. Dipteyken. O
zaman insan fark edebiliyor hayatta oyuncu değil seyirci olduğunu. O da kendini
saran dibe batıran hayatından 10 yılda kurtulabilmişti. Gün artık onun için
geriye dönüp bakma vakti değildi. Derin bir nefes aldı sanki ilk defa nefes
alıyormuş gibi.
Uçağa binme vaktini haber veren anonsu duyunca havaalanların bu kendine
özgü karmaşalarını seviyorum diye düşündü. Bavulu aldı ve uçağa binmek için
ayağa kalktı. Son kez etrafa baktı beynine bu anı kazımak ve hiç unutmamak
üzere. Uçak yavaş yavaş yukarı doğru havalanırken yaşasın özgürlük, yaşasın yeni
diye hayat diye haykırdı içinden.