25 Haziran 2012 Pazartesi

Hayat


                                                      HAYAT


            Hayat ne kadar da tuhaf diye düşünüyordu Hayat Berlin İstanbul uçağını beklerken havaalanında. Düşünüyordu da çok tuhaftı gerçekten son bir haftadır yaşadıkları, hissettikleri. Şu an hayatının dönüm noktasını yaşıyordu biliyordu bundan sonra hiçbirşey şey onun için eskisi gibi olmayacaktı. Ama havaalanında uçağını beklerken her şey ne kadar da sıradan gözüküyordu . İnsanlar telaşla oradan oraya koşturuyor, kimisi uçağı beklemekten yorgun düşmüş koltukta uyukluyor, kimisinin çıkacağı tatilin heyecanı gözlerinden okuyor yüzlerce insan yüzlerce farklı hayat.

Durup insanları izlemeyi  severdi Hayat. Merak ederdi onları yaşadıkları o an neler hissediyorlar, neler düşünüyorlar, nasıl karalar alıyorlar, pişmanlıklarını, üzüntülerini sevinçlerini kısacası insana ait her şeyi merak ederdi. Şimdi de merak ediyordu. Mesela tam yanında oturan adam. Onun tüm heyecanına, telaşına rağmen ne kadar da sakindi. Her şeyden vazgeçmiş hiçbirşeyi umursamıyormuş gibi bir havası vardı.  Ya da karşıda oturan neşeli çifte ne demeli kadın adama hararetli hararetli bir şeyler anlatıyor adam da kadından gözlerini alamıyordu. Onlardan yayılan enerji içini ısıttı. Aşk ne kadar güzel diye düşündü. Dokunduğu her şeyi ne kadar da güzelleştiriyor. Ya da solunda oturan yaşlı adam. Uykunun tatlı sıcaklığına yenik düşmüş oturduğu koltukta uyuklamaktaydı. Uyurken insanlar ne kadar masum görünüyorlar diye düşündü. Oysa aynı adam biraz önce huysuzluklarıyla karısını canından bezdirmişti. Adamın uyuklamasıyla kadında biraz olsun nefes almışa benziyordu.

Bu günde diğer günler gibi sıradan bir  gündü. Günde binlerce insan bir yerden bir yere gitmek için buraya geliyorlardı. Günde binlerce hayat birbirine değmeden kesişiyordu. Bir sürü insan diğerinin farkında olmadan aynı şeyleri yaşıyor, aynı şeyler için üzülüp, aynı şeyler için seviniyorlardı. Hayatlar birbirini teğet geçiyordu. Oysa herkes için gayet sıradan olan şu an, bu havaalanı onun için çok önemliydi. Muhtemelen aldığı karar doğrultusunda burayı son kez görüyordu bir daha görmeyecekti. Zaten görmek de istemiyordu. O kadar zor olmuştu ki buradan gitmeye karar vermesi tam 10 yılını almıştı. 10 yıl düşünmüş bir anda karar vermişti. Kapıyı çarpıp çıkması çok kısa sürmüştü. O bile inanamamıştı yaptığında. Yol boyuncu düşünmüştü. Ama emindi aldığı karardan artık yabancı olmak istemiyordu. Şimdi düşünüyordu da 10 koca yıl akıp gitmişti hayatından geri gelmemek üzere. Hayat herkes için böyle mi acaba diye düşündü. Akıp gidiyor bizi rahat kollarıyla ahtapot gibi sarıp sarmalayıp bir yere gitmemize izin vermiyor. Kurtulmaya kendi yolumuzdan gitmeye çalıştıkça daha çok sarıp dibe çekiyordu ta ki en dibe vurana kadar. Ondan sonra bırakıyordu. Dipteyken. O zaman insan fark edebiliyor hayatta oyuncu değil seyirci olduğunu. O da kendini saran dibe batıran hayatından 10 yılda kurtulabilmişti. Gün artık onun için geriye dönüp bakma vakti değildi. Derin bir nefes aldı sanki ilk defa nefes alıyormuş gibi.

Uçağa binme vaktini haber veren anonsu duyunca havaalanların bu kendine özgü karmaşalarını seviyorum diye düşündü. Bavulu aldı ve uçağa binmek için ayağa kalktı. Son kez etrafa baktı beynine bu anı kazımak ve hiç unutmamak üzere. Uçak yavaş yavaş yukarı doğru havalanırken yaşasın özgürlük, yaşasın yeni diye hayat diye haykırdı içinden.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder