STAR
Ayna ayna söyle bana benden güzel
var mı bu dünyada? Genç kadının en sevdiği şey masaldaki kraliçe gibi ayna
karşısına geçip bu soruyu sormaktı. Cevap hep aynıydı. Hayır senden daha güzeli yok. En güzeli sensin. Bu oyunu
çok seviyordu. Her sahne öncesi tekrarlıyordu bıkmadan usanmadan.
Sahne öncesi ayna karşısında oyununu
oynadıktan sonra özgüveni yerine gelmişti. Makyaj paletini aldı ve makyaj
masasına oturarak hazırlıkların başladı. Saçlarını tararken birden aklına
annesi geldi. İpek saçlı kızım derdi annesi ona. İpek kızım diye severdi onu.
Bu yüzden de adını İpek koymuştu. Annesini hatırlayınca kısacık bir an
yüreğinin derinlerinde bir yer sızladı.
Sahi kaç yıl olmuştu annesini görmeyeli. Ünlü olmak için kapıyı çarpıp gittiği
günden beri görmemişti ne annesini ne de evden herhangi birini. Hem annesi onu
şimdi görse tanıyamazdı ki. Onun ipek yavrusu gitmiş yerine bambaşka bir kadın
gelmişti.
Bu aralar sık sık olur olmadık
zamanlarda annesi geliyordu aklına. Fazla üstünde durmadı. Zaten olayların
üstünde durmayı sevmezdi. Yüzeysel yaşardı o günübirlik. Tıpkı yaptığı
şarkılardaki gibiydi hayatı. Her şeyi çok hızlı yaşıyor, tüketiyor, kısa
zamanda bitiriyordu. Sonra gelsin yeni oyuncaklar, yeni aşklar, yeni şarkılar.
Hayat onun için koca bir oyun alanıydı adeta. Önce yeni bir oyuncak alıyor bu
oyuncak kimi zaman pahalı bir araba, pahalı bir mücevher, lüks bir villa ya da
yeni bir sevgili olabiliyordu. Hiçbiri onun elinde uzun süre kalmıyordu. Çok
hızlı bir şekilde hevesini alıyor sonra da buruşturup çöp gibi fırlatıp
atıyordu. Hiç uzun süreli bir ilişkisi olmamıştı mesela. Hep kısa süreli
ilişkileri olmuştu. O yüzden magazin dünyasının bir numaralı yıldızı olmuştu
yaşadığı hayatla.
Popüler kültür böyleydi işte. Hızla
tüketiliyordu her şey. O da ayakta kalabilmek, şöhretini devam ettirebilmek
için bu hız ayak uydurmak zorundaydı. Uydurmuştu uydurmasına da zaten. Eski
hayatından hiçbir iz kalmamıştı. Ne adı aynı kalmıştı ne görüntüsü ne de
kişiliği. Hepsini değiştirmişti. Değişime ilk önce adından başlamıştı. İpek
olan adını Hayal olarak değiştirmişti. Hayal sahne için daha uygundu. Sonra
saçlarını değiştirmişti. Annesinin çok sevdiği dokunmaya kıyamadığı upuzun
saçlarını kestirmiş sarıya boyatmıştı.
Daha sonra ise bir dizi estetik ameliyat olmuştu. Burun, dudak, göğüs, kaşlar,
elmacık kemiklerini hepsini yaptırmıştı. Çok acı çekmişti ama değmişti doğrusu çok
güzel olmuştu yeni görüntüsü. Artık aynaya baktığında karşısında star
görüyordu. Çok zorluk çekmişti bugünlere gelebilmek için ama değmişti şimdi çok
ünlü olmuştu. Şarkıları radyoda, televizyonda her yerde çalınıyordu. İnsanlar
onun konserlerini izlemek için uzun kuyruklar oluşturuyordu. Sahneye çıktığında
hayranları onun için çıldırıyordu. Hep bir ağızdan şarkılarına eşlik ediyorlardı.
Her şey onun içindi zaten sahneye çıktığında insanların beğenisi alabilmek
alkışları alabilmek için. Onun yaşam kaynağı alışlardı. Her konserinde
çılgıncasına alkışlanırdı.
Hayal birden kapının
çalınmasıyla irkildi. Gelen patrondu. Daha hazırlanmadın mı sen diye avaz avaz
bağırmasıyla Hayal daldığı hayalden istemeyerek de olsa uyandırılarak gerçek
dünyaya döndü. Ondan şarkıcı inmiş sahne sırası ona gelmişti. Müşteriler onu
bekliyordu. Bıktım senden de aynandan da diyerek bir yumrukla aynasını
paramparça etti. Çabuk hazırlan herkes seni bekliyordu diyerek kapıyı hızla
çarparak gitti. Hayal cebinde hiç gerçekleşmeyen ve gerçekleşmesi mümkün
olmayan hayalleri, gözlerinde yaşlarla kırık aynanın önüne geçerek son kez
sordu “Ayna ayna söyle benden güzeli var mı bu dünya da?” Bu sefer ayna Hayal’e
cevap vermedi derin bir sessizliğe gömülmüştü.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder