24 Haziran 2012 Pazar

STAR


                                             STAR


            Ayna ayna söyle bana benden güzel var mı bu dünyada? Genç kadının en sevdiği şey masaldaki kraliçe gibi ayna karşısına geçip bu soruyu sormaktı. Cevap hep aynıydı. Hayır  senden daha güzeli yok. En güzeli sensin. Bu oyunu çok seviyordu. Her sahne öncesi tekrarlıyordu bıkmadan usanmadan.

            Sahne öncesi ayna karşısında oyununu oynadıktan sonra özgüveni yerine gelmişti. Makyaj paletini aldı ve makyaj masasına oturarak hazırlıkların başladı. Saçlarını tararken birden aklına annesi geldi. İpek saçlı kızım derdi annesi ona. İpek kızım diye severdi onu. Bu yüzden de adını İpek koymuştu. Annesini hatırlayınca kısacık bir an yüreğinin derinlerinde bir yer  sızladı. Sahi kaç yıl olmuştu annesini görmeyeli. Ünlü olmak için kapıyı çarpıp gittiği günden beri görmemişti ne annesini ne de evden herhangi birini. Hem annesi onu şimdi görse tanıyamazdı ki. Onun ipek yavrusu gitmiş yerine bambaşka bir kadın gelmişti. 

            Bu aralar sık sık olur olmadık zamanlarda annesi geliyordu aklına. Fazla üstünde durmadı. Zaten olayların üstünde durmayı sevmezdi. Yüzeysel yaşardı o günübirlik. Tıpkı yaptığı şarkılardaki gibiydi hayatı. Her şeyi çok hızlı yaşıyor, tüketiyor, kısa zamanda bitiriyordu. Sonra gelsin yeni oyuncaklar, yeni aşklar, yeni şarkılar. Hayat onun için koca bir oyun alanıydı adeta. Önce yeni bir oyuncak alıyor bu oyuncak kimi zaman pahalı bir araba, pahalı bir mücevher, lüks bir villa ya da yeni bir sevgili olabiliyordu. Hiçbiri onun elinde uzun süre kalmıyordu. Çok hızlı bir şekilde hevesini alıyor sonra da buruşturup çöp gibi fırlatıp atıyordu. Hiç uzun süreli bir ilişkisi olmamıştı mesela. Hep kısa süreli ilişkileri olmuştu. O yüzden magazin dünyasının bir numaralı yıldızı olmuştu yaşadığı hayatla.

            Popüler kültür böyleydi işte. Hızla tüketiliyordu her şey. O da ayakta kalabilmek, şöhretini devam ettirebilmek için bu hız ayak uydurmak zorundaydı. Uydurmuştu uydurmasına da zaten. Eski hayatından hiçbir iz kalmamıştı. Ne adı aynı kalmıştı ne görüntüsü ne de kişiliği. Hepsini değiştirmişti. Değişime ilk önce adından başlamıştı. İpek olan adını Hayal olarak değiştirmişti. Hayal sahne için daha uygundu. Sonra saçlarını değiştirmişti. Annesinin çok sevdiği dokunmaya kıyamadığı upuzun saçlarını kestirmiş  sarıya boyatmıştı. Daha sonra ise bir dizi estetik ameliyat olmuştu. Burun, dudak, göğüs, kaşlar, elmacık kemiklerini hepsini yaptırmıştı. Çok acı çekmişti ama değmişti doğrusu çok güzel olmuştu yeni görüntüsü. Artık aynaya baktığında karşısında star görüyordu. Çok zorluk çekmişti bugünlere gelebilmek için ama değmişti şimdi çok ünlü olmuştu. Şarkıları radyoda, televizyonda her yerde çalınıyordu. İnsanlar onun konserlerini izlemek için uzun kuyruklar oluşturuyordu. Sahneye çıktığında hayranları onun için çıldırıyordu. Hep bir ağızdan şarkılarına eşlik ediyorlardı. Her şey onun içindi zaten sahneye çıktığında insanların beğenisi alabilmek alkışları alabilmek için. Onun yaşam kaynağı alışlardı. Her konserinde çılgıncasına alkışlanırdı.

                        Hayal birden kapının çalınmasıyla irkildi. Gelen patrondu. Daha hazırlanmadın mı sen diye avaz avaz bağırmasıyla Hayal daldığı hayalden istemeyerek de olsa uyandırılarak gerçek dünyaya döndü. Ondan şarkıcı inmiş sahne sırası ona gelmişti. Müşteriler onu bekliyordu. Bıktım senden de aynandan da diyerek bir yumrukla aynasını paramparça etti. Çabuk hazırlan herkes seni bekliyordu diyerek kapıyı hızla çarparak gitti. Hayal cebinde hiç gerçekleşmeyen ve gerçekleşmesi mümkün olmayan hayalleri, gözlerinde yaşlarla kırık aynanın önüne geçerek son kez sordu “Ayna ayna söyle benden güzeli var mı bu dünya da?” Bu sefer ayna Hayal’e cevap vermedi derin bir sessizliğe gömülmüştü.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder