Şimdi gözlerini kapatın ve düşünün evinizde her zamanki en sevdiğiniz koltuğunuzda eşinizle birlikte oturuyorsunuz, çocuklarınız odalarında yaramazlıkla meşgul. Dışarıdan bakılınca her şey normal, rutininde seyrediyor. Ama hayatınıza birazdan yakından bakılınca bir tuhaflık olduğu hemen fark ediliyor. Attığınız her adım sistem tarafından her an takip ediliyor. Televizyonlar artık işlevini arttırmış. Sizi her an televizyon ekranından izleyebiliyorlar. Yemek yerken, otururken, duş alırken hatta uyurken bile izlenmekte siniz. Kimseye güveniniz yok. Sistem dışına çıkanlar anında tespit ediliyor. Eşiniz bile artık eski tanıdığınız sevdiğiniz eşiniz değil, çocuklarınız bile size düşman gözleri her an sizin üzerinde.
Tüm sanatsal faaliyetler durmuş. Artık ne müzik dinleyebiliyorsunuz, ne kitap okuyabiliyorsunuz, ne de sinemaya, tiyatroya gidebiliyorsunuz. Sistem tarafından yasaklanmış faaliyetler bunlar. Müzik sadece eski anılarınıza kalmış, onlar bile sürekli değiştirilmekte. Geçmiş her gün yeniden değişmekte. Bir gün yanlış bildiğiniz diğer gün kalktığınızda doğru olabiliyor ya da tam tersi bugün doğru bildiğiniz meğer hiçbir zaman doğru olmamış hep yanlışmış. İçinizde bir yerlerde bunların hep böyle olmadığını söylemekte, sizin gibi düşünen insanları aramaktasınız ama sanki herkes derin bir uykuda ve sizi ne duyabiliyorlar ne de görebiliyorlar.
Bu satırları okurken bile ruhunuz daraldı değil mi? Her şeyin sistem tarafından denetlendiği, herkesin birbirine benzetilmeye çalışıldığı bir dünyayı anlatıyor George Orwell Bin Dokuz Yüz Seksen Dört adlı romanı. George Orwell bu kitabında bambaşka bir dünya yaratmış. Sistemin insanlara ayak uydurduğu değil, insanların sistem tarafından denetlendiği bir dünya. Kitabın kapağını aralayın ve bu bambaşka dünyaya adımınızı atın. Eminim pişman olmayacaksınız.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder