15 Mayıs 2017 Pazartesi

Çöl

          Günler geçer, aylar geçer, bir bakmışsın yıllar geçer ve sen hiç birşey yapmadan öylece oturmuşsun. Hayat akıp gitmiş önünde sen sadece seyirci olmuşsun. Bu gidişe dur diyememişsin. İnsanlar girmiş hayatına. Bazılarını hiç istememişsin, sevmemişsin ama git diyememişsin. Bazılarını ise çok sevmişsin hem de delicesine ne kadar sevebilirsen işte o kadar sevmişsin. Gitmek istediklerinde dur gitme kal diyememişsin. Öylece bakmışsın arkalarından, lal olmuşsun, ağzını açıp tek kelime edememişsin.   Zaman geçmiş söylemediğin sözler taş olmuş birikmiş gelmiş kalbine oturmuş. Yer kalmamış kalbinde. Ağırlığınca yük taşımışsın sırtında yükünü hafifleten olmamış. 

          Karanlık gecede şehrin arka sokaklarında kendini kaybetmişsin hiç bulamamacasına. Ben kimim, nerdeyim, yolum nerden geçiyor hiç umursamamışsın bile. Öylece kaptırmışsın kendini akıntıya var gücünle savrulmuşsun. Girdaba kaptırmışsın kendini çaba bile harcamamışsın ondan kaçmak için. Sular durulunca fırlatıp atmış seni bir kenara. Boş bir balon gibi süzülmüşsün semada nereye konacağını bilemeden. Bir ağaç kovuğunsa konaklamış, uyuduğun en huzurlu uykuyu uyumuşsun. Ama uzun sürmemiş kurtlar gelmiş düşmüş peşine uykunun en derin, en tatlı yerinde. Nefes nefese koşmuşsun var gücünle.  Sesler kesildiğinde kendini çölün ortasında bulmuşsun. Avazın çıktığı kadar bağırmışsın ama duyan olmamış. Çölün ortasında yapayalnız kalmışsın günler geceler boyu. Bu benim çölüm, benim kuraklığım deyip sahiplenmişsin bir damla suya hasretken. 

          Tam umudunu yitirmişken bir ses kalbine bak demiş sana. Bu çölü, bu kuraklığı, bu susuzluğu sen yarattın. Bak kalbine ne görüyorsun, ne var orda taştan başka. Onları bırakmazsan burda kuruyup kalacaksın. Bak burda hayat yok, burda su yok. Burda umut yok. Bırak kalbindeki yükleri çöl rüzgarlarıyla uçsun gitsin. Bırakamam demişsin çok korkuyorum. Onlar benim hayatım bırakamam. Onlar yüzünden burdasın diye kızmış sana. Daha da çok korkmuşsun. Korktuğunu görünce sakinleşmiş biliyorum onları bırakmak çok zor ama beraber deneyelim istersen demiş. İlk taşı ben atayım devamını sen getir. Tamam demişsin istemeden de olsa bu gece uyuyalım sabah başlarız. O gece hiç uyumamışsın korkudan, kaçacak delik aramışsın ama çöl nereye kaçabilirsin ki kaçamamışsın. Sabah olunca haızr mısın demiş sana. Korkuyorum demişsin. Tutmuş elllerini kapa gözlerini demiş. Kulağına fısıldamış korkma umut varsa hayat da vardır. İçin ferahlamış birden. Bırakmışsın kalbindeki taşları tek tek. Bazıları çok kolay gitmiş, bazılarıyla çok zor vedalaşmışsın. Son taşı bıraktığında büyük bir fırtına kopmuş, delicesine bir rüzgar esmeye başlamış. Ardından gök boşalırcasına yağmur yağmış. Günlerce sürmüş yağmur. 

          Yağmur dinince aç gözlerini korkma geçti demiş. Mis gibi toprak kokusunu içine çekmişsin. Gözlerine inanamamışsın, yemyeşil bir bahçenin içinde bulmuşsun kendini. Pırıl pırıl gökyüzü, kuşlar senin için şarkı söylüyormuş. Burası neresi demişsin benim çölüm nereye gitti. Çöl de senin bu bahçe de demiş. Seçimini yaptın ve şimdi burdasın. Şimdi git ve keyfini çıkar bu güzel bahçenin. Gülerek bakmışsın gökkuşağına. Teşekkür etmişsin hayata.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder