17 Mayıs 2017 Çarşamba

Ateş ve Kül

          Esra kapının tak tak sesleriyle birlikte yatağından sıçrayarak uyandı. Bu sesler kalbinden mi geliyordu yoksa kapıdan mı anlayamadı ilk önce. Koşarak kapıya gitti. Kapıda son derece yakışıklı bir erkek elinde şimdiye kadar gördüğü en güzel orkideleri tutuyordu. Yüzündeki gülümseme biraz önceki kapıyı çalışındaki sertlikle çelişiyordu. Karşısında Esra'yı görünce adam şaşırdı ve yüzündeki gülümseme bir anda soldu.

          - Çok özür dilerim bu saatte uyandırdığım için. Kız arkadaşıma süpriz yapmak için gelmiştim. Burası 27 numaralı oda değil mi? Bana burda kaldığını söylemişlerdi.
          - Bir karışıklık olmuş galiba. Emin misiniz 27 numara olduğuna. Ben dün gece geldim diye bir şeyler geveledi ağzında. Gözünü çiçeklerden alamıyordu.
          Esra'nın çiçeklere bakışı adamın gözünden kaçmamıştı. Sonunda alın bu çiçekler sizin olsun dedi.
          - Alamam.
          - Alın lütfen ısrar ediyorum.
          - Ama sevgilinize yapacağınız süpriz.
          - Almazını rica ediyorum dedi adam. Ben ona çok çiçek aldım. Bu seferki sizin olsun. Hem sizin en sevdiğiniz çiçek orkide değil mi zaten.
          Esra adamın en sevdiği çiçeği bilmesine şaşırmıştı ama boşvererek çiçeği aldı. Hem çiçeği almazsa adamın gideceği yoktu kapıdan.
          - Ama sevgiliniz ne düşünecek çiçeği bana verdiğiniz öğrenirse çok üzülür.
          - Ziyanı yok diye gürledi adam. Esra adamın sesi karşısında bir adım geri attı. Kapıyı kapatmam lazım diye düşünerek hamle yaptı. Adam kapıyı sertçe tuttu ve sevgilim beni burda bu otelde bu odada aldattı. Geçen sefer kaçtı ama bu sefer kaçamayacak diye bağırmaya başladı. 
           Esra beklenmedik bu çıkış karşısında dehşete kapılmıştı. Tam kaçmaya hazırlanıyordu ki adam onu sıkıca tuttu ve az önce muhtemelen çiçeklerin arkasına sakladığı silahı Esra'ya doğrulttu ve silahı çekti. 

          Esra çığlıklar içinde uyandı. Uzun zamandır gördüğü kabuslar burda da peşini bırakmamıştı demek. Biraz sakinleşince gerçekten kapının çaldığını duydu. Korka korka gitti kapıyı açtı. Kapıda sevimli bir erkek elinde orkide ona kocaman gülümsüyordu. Hayır bu şaka olmalı kapıyı kapat kaç Esra hemen diye düşündü ama adam o kadar güzel gülümsüyordu ki yapamadı.

          Adam Esra'nın bembeyaz suratını görünce korkmayın size otelimiz konuklarımıza hediyesi olan bu güzel çiçeği takdim etmeye geldim. Sizi korkutmak gibi bir amacım yoktu özür dilerim. Dün gece siz çok geç gelince veremedik o yüzden sabah getirdim. Hazır olduğunuzda sizi lobide bekliyorum beraber kahvaltı yaparız sonra da sizi şehirde gezdiririm. Bugünkü rehberiniz benim dedi yüzünde aynı gülümsemeyle.

          Adam çiçekleri Esra'  nın eline tutuşturup gitmişti. Herşey o kadar hızlı  olmuştu ki Esra adama hayır deme fırsatını bulamamıştı. Mecburen hazırlanmak için odaya döndü.

          Kendisine boy aynasında şöyle bir baktı. Yüzündeki bu şapsal gülümseme de neyin nesiydi. Saçları dağılmış, pijamasının düğmeleri yanlış iliklenmiş, ayağında tek çorabı yok, gözleri ağlamaktan davul gibi olmuş bu halimle adamın karşısına çıkmış olamam diye düşündü. Hemen banyoya koştu ve özenle hazırlanmaya başladı. Bir yanı temkinli ol Esra adamın kim olduğunu bilmiyorsun bile derken diğer yanı aman nolcak canım biraz eğlenmekten diyordu. Kapıdan çıkmadan son kez aynada kendine baktı. Biraz önce gördüğü kadınla alakası yoktu. İşte şimdi oldu diye aynadaki suretine göz kırptı. 

          Adam tam söz verdiği gibi lobide onu bekliyordu. Buyrun bu taraftan diye kahvaltı salonunu gösterdi. Esra sadece kahve alarak masaya oturdu. Kahvesinden bir yudum almasıyla yüzünü buruşturması bir oldu. 

          - Çok sert geldi galiba diye güldü adam ben birazsüt getireyim.
          cevabını beklemeden adam süt almak için masadan kalktı Esra adamın şefkati karşısında sarsıldığını hissediyordu. Ağlama Esra sakın adamın karşısında ağlama diye tekrarlıyordu sürekli.  

          Adam sütle birlikte iki dilim çikolatalı kekle geri dönmüştü. Keklerimiz çok güzeldir asla bir dilim yetmez diyerek tabağı Esra'nın önüne koydu. Kekten gelen buram buram çikolata kokusu çok iştah açıcıydı. İlk dilimi bir çırpıda bitiren Esra'nın yüzü gülmeye başlamıştı.
             - Çikolata her zaman aşk acısının bir numaralı ilacı olmuştur dedi adam gözlerini Esra'dan bir dakika bile ayırmadan. 
          -  Nerden biliyorsunuz aşk acısı çektiğimi.
          -  Benim uzmanlığım bu. Saklamanıza gerek yok. Hem burası kırık kalpler ülkesi buraya insanlar kırık kalplerini tamir etmeye gelirler adından anlaşlacağı üzere. Yaralarını tamir edince giderler ta ki bir sonraki kırılmaya kadar.
          - Her seferinde mi buraya gelirler. 
          - Hayır yani evet. Kafanız karıştı biliyorum. İlkler her zaman çok acıtır ve tamiri zaman alır. Yara kabuk bağlar önce ama insanlar genelde kabukları zamanından önce koparıp tekrar tekrar kanattıkları için yaraları çabuk iyileşmez. O yüzden ilk yarayı tamir etmek zaman alır zordur hemen iyileşmez. Sonrakilerde işimiz daha kolay hem insanlar zamanla bu yaraların kabuklarını kanatmamayı öğrenirler hem de yaralarını kendileri iyileştirmeyi. O yüzden bir süre sonra bize ihtiyaçları kalmaz. Ama biz ihtiyaçları olduğu süre boyunca yanlarında oluruz. 
          - Daha önce böyle bir yer olduğunu hiç bilmiyordum. 
          - Yaralanana kadar kimse bilmez. Aslında herkesin yolu bir şekilde burdan geçer. Ama kimse burayı başkasına anlatmaz. O yüzden burayı gizli tutmayı başarıyoruz. 
          Esra adamla konuşurken ikinci dilim keki de bitirmişti. Kekin tadı damağında kalmıştı. 
          - Zamanla geçecek diyorsunuz öyleyse bu acı.
          - Merak etmeyin bizim işimiz bu. 
          - Emin misiniz. 
         - Yüzde yüz garanti verebilirim size. 

          Esra artık gözyaşlarına hakim olamıyordu. Nerdeydi, bu adamlar kimdi kafası iyice karışmıştı. Hem kalbini yakan bu acı geçsin istiyordu hem de acının içinde yana yana kül olmak. İyileşmek istiyor muydu. İşte bundan emin değildi.

          

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder