Meğer
ne kadar safmışım bunca zamandır gerçekleri görmemek için gösterdiğim tüm çaba
boşunaymış diye düşünüyordu Aylin kapıyı çarpıp arkasına bile bakmadan evden
koçarcasına uzaklaşırken. Gözlerinden akan yaşlar hızlıca yağmurla birleşirken
o da geri dönmemek için kalbiyle mücadele ediyordu. İçinden sürekli hadi, bir
adım daha, bir adım daha, hızlı ol, sakın arkana bakma diye söyleniyordu. Evden
iyice uzaklaştığına kanaat getirince durup nefes aldı. Derin bir nefes
arkasından bir kez daha. Hızlı yürümeye alışık olmayan vücudu özellikle
bacakları yorgunluktan bitap düşmüştü. Evi terk etmişti peki ya bundan sonrası
ne olacaktı. Nereye gidecekti, ne yapacaktı. Bir plan yapmamıştı. İlk defa durumun
ağırlığı üzerine doğru gelmeye başladı. İdrak etti yavaşça artık o yoktu,
yıllarca annelik yapmak zorunda kaldığı, büyütmek için çaba gösterdiği o yoktu
hayatında. Adını anmak istemiyordu. Bir karar vermişti ve şimdi sonuçlarına
katlanması gerekiyordu. Ne olursa olsun geri dönmeyecekti. Geri dönmeyi
düşünmeyecekti bile. Karar vermişti, kesindi kararı. Peki öyleyse içindeki bu
sıkıntı da neyin nesiydi.
Yağmur
daha da hızlandı, şimdi rüzgâr da ona eşlik ediyordu. Üşümeye başlamıştı. Ellerini
cebine sokarak yürümeye başladı. Üzerindeki cekete sıkı sıkıya sarılarak biraz
olsun ısınmayı umut ederek adımlarını hızlandırdı. O şimdi burada olsaydı beni ısıtırdı
diye geçirse de içinden hemen onunla ilgili düşüncelerini kovaladı zihninden. Hayır
onu düşünmeyeceğim, onu düşünmeyeceğim, geride kaldı o, düşünme, sakın düşünme.
Ama ne kadar onun düşünmek istemese de zihni sürekli beraber oldukları
zamanlara ait eski anılarını getiriyordu aklına. Kış günü, yerler karla kaplı,
yılbaşı öncesi çıkmayı planladıkları tatile gidememiş, evde mahsur kalmışlardı.
Tüm hafta sonunu kavga ederek geçirdiklerini hatırladı. Bencilsin, hep kendini
düşünüyorsun, ben mi bencilim, senin için izin aldım, tatil ayarladım, tüm
planları ben yaptım, karı da ben yağdırdım, o da benim suçum, gitmek
istememiştin zaten bak gidemiyoruz, kaldık bu evde yine, bu evde yaşamaktan
bıktım usandım, her yerde sen varsın, ben bu evin neresindeyim, başlama yine,
neye başlamayayım neye, bana ait bu evde ne var söylesene, ne var, hiçbir iz
yok bana ait, şurdaki buzdolabı süsünden farkım yok, hiç kimse varlığımı fark
etmiyor bile, yeter artık, bıktım, asıl ben bıktım. Belki de o gün karar
vermişti gitmeye, tüm yaşananları geride bırakıp yeni bir hayata adım atması
gerektiğini o zaman anlamıştı. Kendime ait bir hayatım olsun diye attığı
adımların sonucunda buradaydı işte. Buz gibi soğukta yağmur altında yapayalnız
yürüyordu. Yeni hayatına doğru ilk adımlarını atarken geri bıraktıklarını
düşünüyordu.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder