Ayşe
geçen gece yaşadıklarının kötü bir rüya olmasını dileyerek uyandı. Yavaşça
gözlerini açtı, korkarak sol elini havaya kaldırarak göz hizasına getirdi ve
birden gözlerine açtı. İşte oradaydı, tam karşısında. Nasıl da parlıyordu, göz
alıcıydı doğrusu. Hayal kırıklığıyla elini rastgele yatağa doğru bıraktı.
“Nasıl da evet dedim inanamıyorum. Ama hepsi Burcu cadolozunun yüzünden bir de
en iyi arkadaşım olacak güya. Kalabalığın içinde punduna getirdi onun sayesinde
evlenme teklifini. Benim müdürüm. Eren’in müdürü, ailelerimiz, arkadaşlarımız
herkes ordaydı. Nasıl hayır diyebilirdim ki. Ah Burcu seni bir yakalarsam.
Hepsi senin suçun. Aileler de girdi işin içine. Off şimdi ben nasıl
söyleyeceğim istemediğimi.” Söylenerek yataktan çıktı çıkmasına ama yatağa
yatıp kaybolmak istiyordu. Telefonun çalmasıyla hayallerinden sıyrılarak gerçek
dünyaya döndü.
“Aşkım
günaydın. Yatakta mısın, uykucu seni. Nasıl da severmiş benim aşkım uykuyu.
Canım benim dün gece hiç uyuyamadım heyecandan. Sen de durumlar nasıl. Çok
işimiz var bugün. Ben müdürle konuştum bugün erken çıkacağız tamam mı? Bir an
önce başlamamız lazım düğün hazırlıklarına. Şimdi ilk önce gelinlikçilere
gitmemiz lazım. Şöyle bol dantelli, uzun kuyruklu, kabarık, kat kat olsun
diyorum ben. İşleme de olsun tabii. Daha kına gecesi var. Şimdi düğünlerde iki
üç tane gelinlik değiştirmek moda. O da balık modeli olsun senin vücuduna tam
gider. Saçını da topuz yaparız. Güzel yüzün ortaya çıkar.”
“Eren.” Diyerek birkaç kez araya girmeye
çalışsa da başarılı olamadı. Adam iki dakikada tüm gelinlik modellerini,
mağazalarını saymıştı bile. Zor da olsa ondan kurtularak telefonu kapattı.
Hızlıca hazırlanarak işe doğru yola koyuldu.
İşe
gittiğinde kimseye görünmeden özellikle de Eren’e görünmemeye çalışarak direk
masasına gitti ve kafasını bilgisayara gömerek çalışmaya başladı. Ama çalışması
pek mümkün olmadı. Telefon çalıyordu. Ekranda onun adını görünce yüzünü
buruşturdu.
“Benim
müstakbel nişanlım nasılmış bakalım.”
“Ölüyorum.”
“Heyecandan
tabi di mi. Ben de hiç uyuyamadım heyecandan aşkım benim. “
“Aşkım
demesek artık. Hiç hoşlanmıyorum biliyorsun. ”
“Tamam
aşkım. Ne diyeyim ne diyeyim.”
“Eren
benim seninle ciddi bir şey konuşmam lazım. Öğlen müsait misin buluşalım mı?”
“Ne
konuşacaksın aşkım şimdi söyle.
Yoksa hamile misin, baba mı oluyorum. Allah biliyordum işte biliyordum. Dün
gece o yüzden o kadar durgundun demek. Aşkım benim ya inşallah kız olur
inşallah. Senin gibi güzel olsun. Off hemen bu haberi herkese vermem lazım.
Baba oluyorum, baba oluyorum. Bundan daha güzel haber olmaz. “
“Eren,
Eren dinle beni Eren.” Ne kadar uğraşsa da sesini duyuramadı. Of ben ne
yapacağım şimdi ahh diye sinirle fırlattı telefonu. Kafasını öne eğmiş
düşünürken yukarıdan gelen seslerle irkildi.
“Oo
Ayşe bu güzel haberi neden bizden saklıyorsun. Hem düğün hem bebek yakında
desene, kızım sen var ya çok fenasın, bir de arkadaş olacaz, bizden bile
sakladın inanmıyorum sana, neyse hayırlı olsun, bak bebek kız olursa adını
ancak Burcu koyarsanız seni affederim yoksa hayatta affetmem, kızım ben senin
en iyi arkadaşın değil miyim benden bile sakladın yuh.”
Kafasını
yavaşça kaldırdı, tüm ekip arkadaşları tepesine dikilmiş hem haberi
kendilerinden gizlediği için kızıyor hem de tebrik ediyordu. Of Eren of diye
bağırmak istedi ama iyi insan bu kendisinden önce aşkım diyen sesini yankılandı
kulaklarında.
“Aşkım”
“Eren,
ne işin var burda.”
“Sen
beni dünyanın en mutlu insanı yaptın, ben de sana sürpriz yapmaya geldim. İyi
yapmamış mıyım? Bunlar senin için. “Elindeki
kırmızı gülleri uzatırken Ayşe içinden çığlıklar atarak çiçekleri kafasına
geçirmemek için zor tuttu kendini.
“Kırmızı
gülden nefret ettiğimi biliyorsun.”
“Aşkım
benim nasıl da güzel. Canın tatlı, tuzlu, ekşi hangisini çekiyor. Hadi söyle
gidip hemen alayım. Sen söyle yeter ki ben hemen yetiştiririm aşkıma. “Tüm ekip
başlarına toplanmış meraklı gözlerle onları izlerken müdürleri geldi yanına.
Onları tebrik edip işine geri dönmesiyle herkes masasına dönüp çalışmaya
kaldığı yerden devam etti. Ayşe evlenmek istemediğini açıklayamadığı gibi bir
de hamilelik meselesi çıkmıştı durduk yerde. Öğlene doğru tekrar telefonu
çaldı.
“Aşkım.”
“Ne
var Eren. Hani bana aşkım demeyecektin.”
“Pardon
aşkım. Canın ne çekiyor söyle. Hadi seni yemeğe götüreyim. Bizim ekip, sizin
ekip hep birlikte kutlama yemeğine çıkalım ne dersin. Arkadaşlar o kadar
istediler ayıp olmasın şimdi. Güzel günümüzde yanımızda olmak istiyorlar işte.
Ben birazdan geliyorum merak etme zaten hep birlikte olacağız.”
Yemek
boyu Eren anlattı da anlattı. Gelecek planlarında, çocuklarının doğum
şeklinden, gideceği okuldan, hafta sonları hangi aktiviteye gideceğine kadar
hepsine karar vermişti. Düğün planları da hazırdı. Düğünün olacağı mekânı
tutmuştu bile. Günü çok önceden almış, davetiyeleri baskıya vermişti. Oturacakları ev belliydi zaten, kocaman evi
vardı. “Hem annemlerin alt katı annem bakar bebeğimize ne güzel bakıcı derdi de
yok. Çok şanslısın valla. Hemen ikinciyi de yaparız. Sonra ara vermeden üçüncü.
Beraber büyüsünler.” O anlattı Ayşe şişti adam bir türlü susmak bilmiyordu.
Ellerinin titremeye başladığını sol gözünün seyirdiğini hissediyordu.
Midesinden boğazına doğru öfke dalgası büyüyerek yukarı doğru çıkıyordu. Herkes
sakince yemeğini yerken Eren anlatmaya devam ediyordu. “Kız olacak benim
bebişim adı da Muazzez olacak tıpkı babaannesi gibi.” Bu sözler bardağı taşıran
son damla olmuştu. Elindeki su dolu bardağı karşısında oturan nişanlısına doğru
fırlatırken bağırmaya başladı.
“Yeter.
Yeter artık. Bir sus adam bir sus Allah aşkına bir sus. Yeter.”
“Aşkım.”
“Aşkım
deme bana. Sabahtan beri seninle konuşmaya çalışıyorum. Beni dinlemiyorsun ki.
Bır bır bır ancak konuşuyorsun. Sus bir adam sus. Ben hamile değilim ayrıca
seninle evlenmek de istemiyorum anladım mı beni. İstemiyorum seni. Çık git
hayatımdan çık git. Sana katlanamıyorum, senden tiksiniyorum anladın mı beni.
Beni dinlemiyorsun bile. Ortalığı velveleye verdin.”
“Aşkım
otur sen sinirlenme bebeğe zarar gelmesin aman.”
“Hala
bebek diyor ya hala bebek diyor. Bebek falan yok. Sen uydurdun bebek diye
hamile değilim ben. Al bu yüzüğü sana katlanabilen birine verirsin ama o kişi
ben değilim.” Yüzüğü sertçe parmağından çıkararak Eren’e doğru fırlattı.
“Heyecandan
bunların hepsi heyecandan. Şimdi hamile ya o heyecanlı tabi. Normal. Çok
normal. Hepsi üst üste geldi. Düzelir ama. “ diyerek Ayşe’nin peşinden aşkım
diyerek koşmaya başladı.