Hale
yatağın hemen yanı başındaki çekmecelerden başladı işe. Çıldırmışçasına en
üstten en alta doğru giderek içlerinde ne varsa hepsini döktü yere. Bu kadar
eşyayı tekrardan kimin toplayacağını düşünmeden atarken sadece fotoğrafları
yatağın üstüne doğru fırlattı. Odanın ortasında dağ gibi büyüyen eşyalara
aldırış etmeden gardıroba geçti. En üst raftaki fotoğrafların olduğu kutuyu
çıkardı yatağa doğru attı. Karton kutunun kapağı fırlatmanın hızıyla birlikte
cama doğru fırlarken yerlerinde duramayan birkaç fotoğraf da gün yüzüne
çıkmıştı bile. Özellikle bunca yıldır özenle saklanmasına rağmen unutulmuş,
kenarları kıvrılmış çok eskilere ait anılar barındıran ikisi kadının dikkatini
çekmeyi başardı. Yavaşça yatağın kenarına oturarak her ikisini de eline aldı. İlkinde
gencecik hali karşıladı onu. On beşinci yaş gününe ait bir resim. Çarpık
dişleri henüz düzeltilmemiş, saçlar simsiyah, kaşlara el değmemiş, teni ise
güneş kreminin henüz icat edilmediğini kanıtlarcasına kararmış. Yüzünde hüzünlü
bir gülümseme. Babası tarafından terk edilmiş genç kızın bastıramadığı hüznü.
Daha fazla bakmak istemiyordu eski haline. Çok zaman geçmişti üzerinden.
Babasına olan kızgınlığı bile zamana yenik düşmüştü. Hangi kin sonsuza kadar
güdülebilirdi ki eninde sonunda bitmesi gerekiyordu.
Elindeki ikinci fotoğrafa
geçti. Üniversite mezuniyeti. Sırtında cübbe, avukat olmuş. Gururlu. Kendini
bekleyen hayattan bihaber. Kozasından çıkmaya korkan ürkek bir kelebek o
zamanlar. Saçlar tam olarak sararmasa da rengi açılmış, kaşlar dönemin modasına
uygun olarak incecik. Off diye sesli nefes verdi elindekileri fırlatıp atarken.
Eskiye rağbet olsa bit pazarına nur yağardı. Off hemen ananem gibi konuşma, bit
pazarıymış falan filan, ne var sanki senin ondan farkın var mı şu haline bak
yapayalnız eski fotoğraflar içinde ne arıyorsun bu saatte, çekmeceleri
boşaltmak işe yaradı mı, giden sevgilini geri getirdi mi, onunla çekilmiş
fotoğraflarını yanlış yerde aramıyor musun sence, hepsi telefonundadır kesin
tek tuşla sil at, bu kadar kolay, peki bunları o kadar kolay değil mi geçmişten
kurtulmak.
Tutmaya
çalıştığı iki damla gözyaşı yanaklarından aşağı doğru süzülürken telefonu açtı
ve fotoğraflara bakmaya başladı. Çoğunluğu Serkan oluşturuyordu. Tatilde, evde,
arabada, plajda, yatakta, yanak yanağa, el ele çekilmiş farklı açılardan
binlerce poz. Nerde o eskinin otuz altılık pozları nerde şimdininkiler diye
sayıkladı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder