Kişisel gelişim kitapları, yaşam koçlarının bu kadar popüler olmasıyla beraber bazı konular ortaya atılıyor ve zamanla kavramın içi boşaltılıp asıl anlamından başka yerlere çekiliyor. İçi boşaltılan kavramlardan biri de affetmek bence. Affedelim de nasıl olacak bu iş. Kimseye ahkam kesmek değil niyetim sadece bazı gözlemlerimi paylaşmak istiyorum. Bence yüzleşmeden affetmek olmaz olsa da işe yaramaz, tatsız tuzsuz bişey olur bünyede gereksiz öfke yaratır, eller ayaklar titrer, kalp olduğundan hızlı çarpar, boncuk boncuk terlersin de nedenini anlayamazsın. Yüzleşmek gerek bizi kıranla, bize haksızlık yapanla, sevmediklerimizle, tahammül edemediklerimizle, nefret ettiklerimizle.
İnsanın kendini tanımaya başladıktan sonra ilk sorduğu soru ben kimi okur genelde. Bu sorunun cevabı sadece insanın kendisiyle yüzleşmesiyle bulunur. Ama bizim toplum olarak en büyük korkularımızın başında yüzleşmek gelir. Kimseyle yüzleşmeyi biz, ödümüz kopar bu durumdan. Bu duruma düşmemek için elimizden geleni yaparız. En çok yaptığımız şey üç maymunu oynamaktır. Sürekli sorun yokmuş gibi davranırız sanki öyle davranınca sorunlar ortadan kalkacakmış gibi. Hepimiz yaşamışızdır bunu çocukken komşu bize misafirliğe gelir annemiz kapı deliğinden bakar ve "öfff yine bu suratsız gelmiş hiç çekemeyeceğim bunu" der ve ardından kapıyı açar biz bekleriz ki annemiz kadına biraz önce söylediği gibi kadını istemiyormuş gibi davransın ama o da ne annemizin kapıyı açar, yüzünde büyük bir gülümsemeyle " Hoş geldin canım nerelerdeydin, özlettin kendini" der. Kafamız karışmıştır biraz önce kadını sevmediğini söyleyen o değil miydi peki şimdi neden çok seviyormuş gibi davranıyor. Bu olayda büyük bir ikiyüzlülük yok mudur? Madem sevmiyorsun görüşme bu kadar basit.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder