8 Eylül 2016 Perşembe

Çıkmaz Sokak

Karanlık sokaklarda koşmaya başlıyorum. Sokaklar labirent gibi. Bir sokaktan giriyorum başka bir sokaktan çıkıyorum, nereye gittiğimi bilmiyorum. Sadece koşuyorum, sanki biri beni takip ediyor ben de ondan kaçmak için son hızla koşuyorum. Arada bir dönüp arkama bakıyorum, arkamdaki  ne kadar yakın diye. Bir türlü çıkışı bulamıyorum. Sanki sürekli aynı evlerden, aynı sokaklardan geçiyorum. Bu evi daha önce de görmüştüm, bu araba çöp kovasının yanına park etmişti, sokağın sonundaki mor evi nasıl unutabilirim hem kim evini mora bayar ki. Evdeki kapalı perdelerden televizyon ışıkları geliyor cılız cılız, insanlar televizyon karşısında yine bitmek bilmeyen dizileri izleyerek beyinleri uyuşturuyor diye düşünüyorum.

Yıllarca evime televizyon almamak için direnmiştim ve almamıştım.  Utku her eve gelişinde söylenirdi. Herkesin bayıla bayıla izlediği meşhur diziyi hiç mi merak etmiyorum, hadi dizi izlemiyordum peki haberleri nasıl izliyordum, gündemi nasıl takip ediyordum. İnternet var ya diyordum her şeyi, tüm bilgiyi oradan edinebilirsin. Kusura bakma ben akşamları televizyon karşısında beynimi uyuşturmak istemiyorum. Beni anlamazdı biliyorum onu küçümsediğimi düşünürdü bunu dile getirmezdi ama ben bakışlarından anlardım. Kadınlar anlar böyle şeyleri de anlamak istemez. Acaba şu an beni takip eden Utku mu? Çok mu kalbini kırdım ayrılırken acaba şimdi takip ediyor delicesine. Yok ya sanmam kimsenin kalbini kırabilecek biri değildir. Utku olayları içine atar genelde. Attıkları patlamış olmasın. Yok, yok Utku yapmaz böyle şeyler. Utku değilse kim peşimdeki.

Koşmaya devam ediyorum belki ana caddeye ya da meydana çıkarım umuduyla ama daha çok yolumu kaybediyorum. Sokaklarda soru sorabileceğim bir kişi bile yok. Issız ve bomboş sokaklar. Herkes kıyameti beklermiş gibi evine saklanmış, kapıları, perdeleri sıkı sıkıya kapatmış. Perdeler, kapılar sıkı sıkıya kapalıysa beni gözetleyen gözler kimin. Sanki geçtiğim sokaklarda evlerinin perdelerinin arkasına saklanmış insanlar beni gizlice gözetliyor ve ben sokaktan çıkar çıkmaz benim dedikodumu yapmaya başlıyorlarmış gibi.  Fısır fısır konuşmalarını duyar gibiyim. Kesin beni gözetliyorlar, beni konuşuyorlar. Bak kırmızı boyalı evin ikinci katına perdenin arkasından biri beni gözetliyor, sokakta başka kimse yok ki benden başka. Hey sen ne bakıyorsun bu saate sokakta gezen kadın hiç mi görmedin diye bağırıyorum. Saklanma çık ortaya, çık da konuşalım. Hey duyuyor musun beni. Bak kaçıyor, kaçıyor o da hayatımdaki diğer herkes gibi.

Beni gözetleyen adamı boş veriyorum yoluma devam ediyorum. Çok yoruldum biraz soluklansam nasıl olur. Biraz nefes almaya ihtiyacım var. Kendine çok yükleniyorsun diyor Ece, yapma böyle. Herkesi her şeyi kurtaramazsın. Bazen olayların öyle olması gerekir, bazılarının canının acıması, üzülmesi gerekir, bazılarının ölmesi gerekir. Biraz akışına bırakmayı öğren, eninde sonunda her şey olacağına varır, hem olaylara müdahale etme hakkını sana kim verdi. Kim gelip sana beni kurtar dedi, belki o hayatından çok memnun ne biliyorsun? Sen sadece insanları kendine göre yargılıyorsun, bunu hayatı kötü gidiyor onu kurtarmalıyım, yardıma ihtiyacı var. Nerden biliyorsan sana göre belki yardıma ihtiyacı var ama senden yardım istedi mi. İstemediyse neden uğraşıyorsun bırak, görme, bilme, yapma. Herkesi kurtaramazsın bir daha söylüyorum. Yıpratma kendini bu kadar.  Ece git başımdan diyorum sana ihtiyacım yok.  Senden de senin nutuklarından da bıktım usandım artık. Şu an en son ihtiyacım olan senin nutukların. Ama Ece gitmiyor başımdan söylenmeye devam ediyor. Bak ben sana demiştim o adam sana göre değil diye. Kaç defa daha kalbin kırılacak. Hep yanlış adamlara âşık oluyorsun sonra gelip boynumda ağlıyorsun. En başından beni dinlesen bunlar böyle olmayacak. Sakalımız yok ki laf anlatalım. Hep kafanın dikine gidiyorsun. Gidiyorsun da ne oluyor. Of Ece sus. Ece yolumu kaybettim. Neredeyim bilmiyorum, çıkış yolum var mı onu da bilmiyorum. Birileri beni takip ediyor, nefesini ensemde hissediyorum. Sen olsaydın yine bir saat nutuk atardın bana. Yoksa seni dinlemediğim için sen mi takip ediyorsun beni. Ama sen sadece konuşursun, konuşarak öldürürsün adamı. Hem koşmayı sevmezsin ki, bu olay sana göre değil. Peki, Ece de değilse kim beni takip eden. Of çıldıracağım. Acilen çıkış yolu bulmam gerek.

Uzaktan gelen seslerde neyin nesi? Ambulans sesine benziyor. Şu an çok uzakta ama gitgide yakınlaşıyor sanki. Bu kadar dinlenmek yeter biraz daha hızlı koşmam lazım. Ama sesleri de çok merak ediyorum nerde kaza oldu acaba, ya da kim hastalandı. Ben neredeyim onu bile bilmiyorum. Sesin geldiği tarafa doğru koşuyorum belki birkaç insan görürüm de nerede olduğumu sorarım. Sağa dönüyorum daha önce hiç görmediğim bir sokak. Daha önce bu sokağı görseydim hatırlardım kesin. Diğer sokaklara göre daha aydınlık, yolun iki tarafı da ağaçlarla kaplı. Ağaçlar yolun iki tarafına sarkmış ve yoldan ağaçların altından geçerek geçiyorsun. Adeta sokak beni çağırıyor bırak diyor her şeyi dışarda bana gel. Gel, gel diye kulaklarıma fısıldıyor. Çağrıya kayıtsız kalamıyorum, o güzel büyüleyici ki arkamdan birini beni takip ettiğini bile unutuyorum. Neredeyim, nereye gidiyorum önemi yok artık. Çağrıya kayıtsız kalamıyorum ve yolda yürümeye başlıyorum. Koşma diyor bir ses yolun tadını çıkar bugüne kadar çok koştun yeter artık yavaşla.

Kızım bu hafta Cuma yemeğe gelecektin hani sen çok seviyorsun diye dolma yapmıştım 11 e kadar bekledim seni sonra kanepede uyuyakalmışım diyen annemim sesi kulaklarımda. Ben sana söz falan vermedim anne ne diye yordun ki kendini, ben sana gelirim dedim mi demedim. Ee sen niye gelecekmişim gibi hazırlık yapıyorsun her hafta. Anne yoğunum ben, çok çalışıyorum beni anlayacağına sürekli gel gel diye baskı yapıyorsun. Yoruldum anne yoruldum bıktım. Senin dizinin dibinde oturamam sürekli diye bağırmıştım anneme. O gün toplantıya girecektim toplantı öncesi zaten çok gergindim onun sitemlerini dinleyemeyecek kadar çok hem de. O ise hiçbir şey diyememişti. Bilseydim onun son konuşmamız olacağını öyle yapar mıydım? İnsan ailesini özellikle de annesini demirbaş gibi hissediyor. Sanki sürekli her daim senin yanında olacakmış gibi. Ama olmuyor işte gün geliyor uçup gidiyorlar sen de ne olduğunu anlamadan okyanusta kızgın dalgaların ortasında su alan bir kayıkla ne yapacağını bilmez halde kalmış gibi afallıyorsun. Gerçekler buz gibi vuruyor yüzüne. O artık yok. O artık yok. O artık yok. Duyunca ağzımdan çıkan tek cümle bu oldu. Ağlamaya başlıyorum. Gözyaşlarım beni boğsun istiyorum. O kadar aksın ki sel olsun boğsun beni. Ağlama diyor ağaçlar ağlama sadece koş.

Ne olduğunu anlamıyorum önce koş mu dedi mi ağaçlar bana. Bir bakıyorum yolun sonuna gelmişim. Ne tarafa gideceğimi bilemiyorum önce. Takip devam ediyor, peşimdeki ayak sesleri hızlanıyor. Bir an önce karar versem iyi olacak. Sağ mı sol mu, sağ mı sol mu? İki yola da bakıyorum ikisi de karanlık. Sola gitmeye karar veriyorum. Siren sesleri hızlanıyor. Ambulans yakınlarda olmalı diye düşünüyorum. Hızla koşmaya başlıyorum. Nefes nefese koşuyorum. Siren sesleri çok yakın. Sus artık sus diye bağırıyorum. Seslere tahammülüm yok hiç de olmadı. Başka bir sokağa sapıyorum, biraz ilerleyince ambulansı görüyorum yerde kanlar içinde bir kadın yatıyor. Bana ne kadar benziyor diye düşünüyorum. Benimle aynı kıyafetleri giymiş. Siyah kot pantolon, beyaz gömlek, saçları benimle aynı renk. Sadece tatsız bir tesadüf diye düşünüyorum. Hem ben ayaktayım, koşuyorum. Aynı anda iki yerde birden olamam ki. Kadının yüzüne bakmaya korkuyorum. İnsanların tüm güçleriyle kadını kurtarmaya çalışıyorlar ama kadın kötü yaralanmış, işleri zor gibi görünüyor. Birden ekipten biriyle göz göze geliyorum bana bakıyor ve eliyle diğerlerine beni gösteriyor. Ekip kadını bırakıp benim peşime düşüyor. Daha hızlı koşmalıyım, daha hızlı koşmalıyım diye söyleniyorum. Aynı sokaklardan evlerden geçiyorum, sokaklar labirent gibi çıkışı bulamıyorum bir türlü.  Nefes nefese kaldım ve son hızla bir sokağa giriyorum sokağın darlığından boğulacak gibi oluyorum, sanki duvarlar üzerime geliyor. Ekip tam arkamda nefeslerini ensemde hissediyorum. Koşuyorum son hızla. Arkama bakıyorum ne kadar yakınlar diye o esnada duvara tosluyorum. Çıkmaz sokağa gelmişim, inanmıyorum çıkmaz sokak. Duvara bakıyorum çok yüksek tırmanmam mümkün değil. Başka çıkış var mı diye etrafa bakınıyorum yok çıkmaz sokak burası giriş var çıkış yok. Yolun sonun geldim. Çok yorgunum, biraz dinlenmem lazım, zaten ekip birazdan burada olur çok yaklaştılar. Bak geldiler bile. Hep birlikte hadi gidelim diyorlar, hayır diyorum ben gitmek istemiyorum, çok yorgunum. Ben gitmek istemiyorum.


2 yorum:

  1. Tebrik ederim, çok sürükleyici, beklenmedik bir son, eline sağlık:)
    sevgiler
    Döndü

    YanıtlaSil