Karanlık sokaklarda koşmaya başlıyorum. Sokaklar labirent gibi. Bir
sokaktan giriyorum başka bir sokaktan çıkıyorum, nereye gittiğimi bilmiyorum.
Sadece koşuyorum, sanki biri beni takip ediyor ben de ondan kaçmak için son
hızla koşuyorum. Arada bir dönüp arkama bakıyorum, arkamdaki ne kadar yakın diye. Bir türlü çıkışı
bulamıyorum. Sanki sürekli aynı evlerden, aynı sokaklardan geçiyorum. Bu evi
daha önce de görmüştüm, bu araba çöp kovasının yanına park etmişti, sokağın
sonundaki mor evi nasıl unutabilirim hem kim evini mora bayar ki. Evdeki kapalı
perdelerden televizyon ışıkları geliyor cılız cılız, insanlar televizyon
karşısında yine bitmek bilmeyen dizileri izleyerek beyinleri uyuşturuyor diye
düşünüyorum.
Yıllarca evime televizyon almamak için direnmiştim ve almamıştım. Utku her eve gelişinde söylenirdi. Herkesin
bayıla bayıla izlediği meşhur diziyi hiç mi merak etmiyorum, hadi dizi
izlemiyordum peki haberleri nasıl izliyordum, gündemi nasıl takip ediyordum.
İnternet var ya diyordum her şeyi, tüm bilgiyi oradan edinebilirsin. Kusura
bakma ben akşamları televizyon karşısında beynimi uyuşturmak istemiyorum. Beni
anlamazdı biliyorum onu küçümsediğimi düşünürdü bunu dile getirmezdi ama ben
bakışlarından anlardım. Kadınlar anlar böyle şeyleri de anlamak istemez. Acaba
şu an beni takip eden Utku mu? Çok mu kalbini kırdım ayrılırken acaba şimdi
takip ediyor delicesine. Yok ya sanmam kimsenin kalbini kırabilecek biri
değildir. Utku olayları içine atar genelde. Attıkları patlamış olmasın. Yok,
yok Utku yapmaz böyle şeyler. Utku değilse kim peşimdeki.
Koşmaya devam ediyorum belki ana caddeye ya da meydana çıkarım umuduyla
ama daha çok yolumu kaybediyorum. Sokaklarda soru sorabileceğim bir kişi bile
yok. Issız ve bomboş sokaklar. Herkes kıyameti beklermiş gibi evine saklanmış,
kapıları, perdeleri sıkı sıkıya kapatmış. Perdeler, kapılar sıkı sıkıya
kapalıysa beni gözetleyen gözler kimin. Sanki geçtiğim sokaklarda evlerinin
perdelerinin arkasına saklanmış insanlar beni gizlice gözetliyor ve ben
sokaktan çıkar çıkmaz benim dedikodumu yapmaya başlıyorlarmış gibi. Fısır fısır konuşmalarını duyar gibiyim.
Kesin beni gözetliyorlar, beni konuşuyorlar. Bak kırmızı boyalı evin ikinci
katına perdenin arkasından biri beni gözetliyor, sokakta başka kimse yok ki
benden başka. Hey sen ne bakıyorsun bu saate sokakta gezen kadın hiç mi
görmedin diye bağırıyorum. Saklanma çık ortaya, çık da konuşalım. Hey duyuyor
musun beni. Bak kaçıyor, kaçıyor o da hayatımdaki diğer herkes gibi.
Beni gözetleyen adamı boş veriyorum yoluma devam ediyorum. Çok yoruldum
biraz soluklansam nasıl olur. Biraz nefes almaya ihtiyacım var. Kendine çok
yükleniyorsun diyor Ece, yapma böyle. Herkesi her şeyi kurtaramazsın. Bazen
olayların öyle olması gerekir, bazılarının canının acıması, üzülmesi gerekir,
bazılarının ölmesi gerekir. Biraz akışına bırakmayı öğren, eninde sonunda her
şey olacağına varır, hem olaylara müdahale etme hakkını sana kim verdi. Kim
gelip sana beni kurtar dedi, belki o hayatından çok memnun ne biliyorsun? Sen
sadece insanları kendine göre yargılıyorsun, bunu hayatı kötü gidiyor onu
kurtarmalıyım, yardıma ihtiyacı var. Nerden biliyorsan sana göre belki yardıma
ihtiyacı var ama senden yardım istedi mi. İstemediyse neden uğraşıyorsun bırak,
görme, bilme, yapma. Herkesi kurtaramazsın bir daha söylüyorum. Yıpratma kendini
bu kadar. Ece git başımdan diyorum sana
ihtiyacım yok. Senden de senin
nutuklarından da bıktım usandım artık. Şu an en son ihtiyacım olan senin
nutukların. Ama Ece gitmiyor başımdan söylenmeye devam ediyor. Bak ben sana
demiştim o adam sana göre değil diye. Kaç defa daha kalbin kırılacak. Hep
yanlış adamlara âşık oluyorsun sonra gelip boynumda ağlıyorsun. En başından
beni dinlesen bunlar böyle olmayacak. Sakalımız yok ki laf anlatalım. Hep
kafanın dikine gidiyorsun. Gidiyorsun da ne oluyor. Of Ece sus. Ece yolumu
kaybettim. Neredeyim bilmiyorum, çıkış yolum var mı onu da bilmiyorum. Birileri
beni takip ediyor, nefesini ensemde hissediyorum. Sen olsaydın yine bir saat
nutuk atardın bana. Yoksa seni dinlemediğim için sen mi takip ediyorsun beni.
Ama sen sadece konuşursun, konuşarak öldürürsün adamı. Hem koşmayı sevmezsin
ki, bu olay sana göre değil. Peki, Ece de değilse kim beni takip eden. Of
çıldıracağım. Acilen çıkış yolu bulmam gerek.
Uzaktan gelen seslerde neyin nesi? Ambulans sesine benziyor. Şu an çok uzakta
ama gitgide yakınlaşıyor sanki. Bu kadar dinlenmek yeter biraz daha hızlı
koşmam lazım. Ama sesleri de çok merak ediyorum nerde kaza oldu acaba, ya da
kim hastalandı. Ben neredeyim onu bile bilmiyorum. Sesin geldiği tarafa doğru
koşuyorum belki birkaç insan görürüm de nerede olduğumu sorarım. Sağa dönüyorum
daha önce hiç görmediğim bir sokak. Daha önce bu sokağı görseydim hatırlardım
kesin. Diğer sokaklara göre daha aydınlık, yolun iki tarafı da ağaçlarla kaplı.
Ağaçlar yolun iki tarafına sarkmış ve yoldan ağaçların altından geçerek
geçiyorsun. Adeta sokak beni çağırıyor bırak diyor her şeyi dışarda bana gel.
Gel, gel diye kulaklarıma fısıldıyor. Çağrıya kayıtsız kalamıyorum, o güzel
büyüleyici ki arkamdan birini beni takip ettiğini bile unutuyorum. Neredeyim,
nereye gidiyorum önemi yok artık. Çağrıya kayıtsız kalamıyorum ve yolda
yürümeye başlıyorum. Koşma diyor bir ses yolun tadını çıkar bugüne kadar çok
koştun yeter artık yavaşla.
Kızım bu hafta Cuma yemeğe gelecektin hani sen çok seviyorsun diye dolma
yapmıştım 11 e kadar bekledim seni sonra kanepede uyuyakalmışım diyen annemim
sesi kulaklarımda. Ben sana söz falan vermedim anne ne diye yordun ki kendini,
ben sana gelirim dedim mi demedim. Ee sen niye gelecekmişim gibi hazırlık
yapıyorsun her hafta. Anne yoğunum ben, çok çalışıyorum beni anlayacağına
sürekli gel gel diye baskı yapıyorsun. Yoruldum anne yoruldum bıktım. Senin
dizinin dibinde oturamam sürekli diye bağırmıştım anneme. O gün toplantıya
girecektim toplantı öncesi zaten çok gergindim onun sitemlerini dinleyemeyecek
kadar çok hem de. O ise hiçbir şey diyememişti. Bilseydim onun son konuşmamız
olacağını öyle yapar mıydım? İnsan ailesini özellikle de annesini demirbaş gibi
hissediyor. Sanki sürekli her daim senin yanında olacakmış gibi. Ama olmuyor işte
gün geliyor uçup gidiyorlar sen de ne olduğunu anlamadan okyanusta kızgın
dalgaların ortasında su alan bir kayıkla ne yapacağını bilmez halde kalmış gibi
afallıyorsun. Gerçekler buz gibi vuruyor yüzüne. O artık yok. O artık yok. O
artık yok. Duyunca ağzımdan çıkan tek cümle bu oldu. Ağlamaya başlıyorum.
Gözyaşlarım beni boğsun istiyorum. O kadar aksın ki sel olsun boğsun beni. Ağlama
diyor ağaçlar ağlama sadece koş.
Ne olduğunu anlamıyorum önce koş mu dedi mi ağaçlar bana. Bir bakıyorum
yolun sonuna gelmişim. Ne tarafa gideceğimi bilemiyorum önce. Takip devam
ediyor, peşimdeki ayak sesleri hızlanıyor. Bir an önce karar versem iyi olacak.
Sağ mı sol mu, sağ mı sol mu? İki yola da bakıyorum ikisi de karanlık. Sola
gitmeye karar veriyorum. Siren sesleri hızlanıyor. Ambulans yakınlarda olmalı
diye düşünüyorum. Hızla koşmaya başlıyorum. Nefes nefese koşuyorum. Siren
sesleri çok yakın. Sus artık sus diye bağırıyorum. Seslere tahammülüm yok hiç
de olmadı. Başka bir sokağa sapıyorum, biraz ilerleyince ambulansı görüyorum
yerde kanlar içinde bir kadın yatıyor. Bana ne kadar benziyor diye düşünüyorum.
Benimle aynı kıyafetleri giymiş. Siyah kot pantolon, beyaz gömlek, saçları
benimle aynı renk. Sadece tatsız bir tesadüf diye düşünüyorum. Hem ben
ayaktayım, koşuyorum. Aynı anda iki yerde birden olamam ki. Kadının yüzüne
bakmaya korkuyorum. İnsanların tüm güçleriyle kadını kurtarmaya çalışıyorlar
ama kadın kötü yaralanmış, işleri zor gibi görünüyor. Birden ekipten biriyle
göz göze geliyorum bana bakıyor ve eliyle diğerlerine beni gösteriyor. Ekip
kadını bırakıp benim peşime düşüyor. Daha hızlı koşmalıyım, daha hızlı
koşmalıyım diye söyleniyorum. Aynı sokaklardan evlerden geçiyorum, sokaklar labirent
gibi çıkışı bulamıyorum bir türlü. Nefes
nefese kaldım ve son hızla bir sokağa giriyorum sokağın darlığından boğulacak
gibi oluyorum, sanki duvarlar üzerime geliyor. Ekip tam arkamda nefeslerini
ensemde hissediyorum. Koşuyorum son hızla. Arkama bakıyorum ne kadar yakınlar
diye o esnada duvara tosluyorum. Çıkmaz sokağa gelmişim, inanmıyorum çıkmaz
sokak. Duvara bakıyorum çok yüksek tırmanmam mümkün değil. Başka çıkış var mı
diye etrafa bakınıyorum yok çıkmaz sokak burası giriş var çıkış yok. Yolun
sonun geldim. Çok yorgunum, biraz dinlenmem lazım, zaten ekip birazdan burada
olur çok yaklaştılar. Bak geldiler bile. Hep birlikte hadi gidelim diyorlar,
hayır diyorum ben gitmek istemiyorum, çok yorgunum. Ben gitmek istemiyorum.
Tebrik ederim, çok sürükleyici, beklenmedik bir son, eline sağlık:)
YanıtlaSilsevgiler
Döndü
Çok teşekkür ederim.
YanıtlaSil