Hale sıkıntıyla oturduğu yerden
kalktı, ağır adımlarla cama doğru yürüdü, başını cama yasladı. Karnını okşadı usul usul. İçindeki minik
hareketlenmeye başlamıştı son birkaç haftadır, hiç durmuyordu. Saate baktı gece
yarısını çoktan geçmişti. Akrep ve yelkovanın tık tık sesleri geceyi bölüyordu.
Gözü kulağı kapıdaydı, tam o anda kapı açıldı ve Taner gülerek Hale’nin yanına
gelerek yanağına bir öpücük kondurdu. Taner’den gelen yoğun içkiyle karışık ter
kokusu midesini bulandırmıştı. Öğürmemek için kendini zor tuttu. Taner’i elinin
tersiyle iterek bağırmaya başladı.
-
Neredesin bu saate kadar. Saatin kaç olduğundan
haberin var mı? Leş gibi içmişsin bir de. Şu haline bak ayakta zor duruyorsun. Sende
hiç sorumluluk yok mu be adam yakında baba olacaksın. Ya bana bir şey olsa
acilen hastaneye gitmemiz gerekse hiç düşünmüyorsun bunları.
Hale artık gözyaşlarına daha fazla engel olamıyordu. Çocukluğundan beri
en sinir olduğu huyu buydu. Her an her şeye ağlayabilirdi. Sulu gözlü lakabının
hakkını sonuna kadar veriyordu. İşte yine aynısı olmuştu. Tutamamıştı kendini daha
konuşmaya başlamadan ağlamaya başlamıştı. Biraz daha güçlü olamıyorsun hemen koyuveriyorsun
diye içten kızdı kendine.
-
Tamam, aşkım sakin ol merak etme şimdi ben buradayım.
Hem sen iyisin hem de bebeğimiz iyi diyerek Hale’yi sakinleştirmeye çalıştı
Taner. Ama Hale’nin sakinleşmeye niyeti yoktu. Freni patlamış kamyon gibi son
hızla Taner’in üstüne geliyordu vereceği zararı düşünmeden
-
Her gece arkadaşlarınla geziyorsun, içiyorsun,
öğlene kadar içiyorsun, doğru düzgün işin yok. Çocuğumuz doğunca ben de
çalışamayacağım bir süre. Nasıl geçineceğimizi düşünüyorsun, bu çocuğa nasıl
bakacağız. Sen daha kendine bakamıyorsun. Hale artık hıçkırmaya başlamıştı.
-
Sakin ol aşkım. Ahmet’in teklif ettiği yeni işi
düşün. Çok cazip bir iş, hem maaşı çok
yüksek. Sen evet desen hemen gider yarın başlarım. O zaman tüm sorunlarımız
çözülür inan bana.
-
Bunu düşünmüyor muyum sanıyorsun. Her gün düşünüyorum
ama olmaz. Ahmet karanlık bir tip. Korkuyorum başına kötü bir şey gelmesinden,
seni kandırmasından. Doğru düzgün işler
yapmıyor? Düzgün bir iş bulmak bu kadar mı zor?
-
Aşkım, bir tanısan Ahmet’i sen de seversin inan
bana. Daha tanımadan yargılıyorsun, peşin hüküm veriyorsun. Biraz birlikte
vakit geçirsek bence fikrin değişir. Ne dersin güzelim yarın yemeğe çağırayım
mı? Birlikte otururuz işin detaylarını konuşuruz hem senin için rahatlamış
olur. Hem bu işe çok ihtiyacımız var sen de biliyorsun.
Hale ağlamaktan cevap veremedi sadece kafasını sallamakla yetindi.
-
Ha şöyle aşkım benim. Senin sonunda bana güvenip
evet diyeceğiniz biliyordum. Bak her şey çok güzel olacak inan bana. Bebeğimiz doğsun
o zaman daha da mutlu olacağız söz.
Hale bu sözlere neden bir türlü inanmıyordu acaba? Her zamanki gibi yine
son sözü Taner söylemişti ve o da tamam demişti. Söyleyecek daha çok sözü
olmasına rağmen yine ağlamaktan hiçbirini söyleyememişti. Kendini biraz toparladıktan
sonra;
-
Ahmet şimdi kim bilir nasıl güzel bir kızla
gelir. Bir de benim şu halime bak, patlayacak davul gibiyim, her yerim şiş
dedi.
-
Aman be güzelim takma kafana. Sen her halinle
güzelsin diyerek sarıldı Taner.
Hale ağlamayı bırakmıştı Taner’e sarıldığında ama hala iç çekiyordu. Bir süre
birbirlerinden ayrılmadan sarıldılar. Geriye dönüp o güne baktığında Hale çok
pişman olacaktı yaptıklarından.
Ahmet belli ki tekinsiz biri. Umarım Hale ve bebeğin başına kötü bir iş gelmez. Gerçi Taner de biraz sorumsuz; ama ne de olsa eşi. Devamını bekliyorum, kalemine sağlık.
YanıtlaSilÇok teşekkür ederim sevgili Söz Sanatı.
YanıtlaSilInanmasin bence de degisecegini sanmiyorum.
YanıtlaSilYorumunuz için çok teşekkür ederim. Evet bazen her şey gözümüzün önünde olmasına rağmen biz kadınlar inanmak istiyoruz galiba.
YanıtlaSilKaleminize saglik çok güzel olmus. Telefondan takip tusu göremedim blogunuzda bilgisayari açinca bakacagim tekrar.
YanıtlaSil