28 Aralık 2015 Pazartesi

Zor Bir Gün

Ayla alışveriş merkezinin otaparkına son hızla girerken uykusuzluktan gözleri kapanmak üzereydi.  Uykusuzluğunun sebebi olan küçük canavar arkada koltuğunda mışıl mışıl uyumaktaydı. Evde de böyle uyusan ne güzel olur diye düşündü. Arkadaki bebeğe bakarken güçlü bir korna sesiyle kendine geldi.

Kör müsün be kadın. Nereye geldiği sanıyorsun, dikkat etsene biraz. 

Siyah cipinin içindeki kadın yarı beline kadar camdan dışarı çıkmışavazı çıktığı kadar bağırıyordu.  Ne olduğunu anlamayan Ayla kadına mı kızsın arkada sesten uyanan bebeği mi sutursun şaşırıp kalmıştı. Kadını görmezden gelerek aceleyle ilk bulduğu yere arabayı parketti ve bebeği arabasına koyup hızlı adımlarla avmye doğru yol aldı. İçeri girdiğinde hala eli ayağı titriyodu sinirden. Bebek hala sakinleşmemiş,ağlamaya devam ediyordu. Doğduğundan beri bebeği sürekli ağladığı için artık bu ağlamalardan bıkıp usanmıştı. Biraz hava alayım belki bebek biraz olsun uyur diye düşünerek evine en yakın avme gelmişti. 


           “Eskiden hava almak için parka giderken şimdi avmlere tıkıldık kaldık. Nefret ediyorum kapalı alanlardan avmler bizi tek tip yaşam düzenine alıştırmak için kurulmuş deney alanları. Sürekli tüketmek üzerine kurulmuş çılgın fabrikalar. Ben bu düzeni reddediyorum. Semt pazarlarına noldu. Hala varlar ve biz gittikçe var olmaya devam edecekler. Hele insanlar hafta sonu etkinliği olsun diye çocuklarıyla gelmiyorlar mı uyuz oluyorum. Gidin açık havada gezin, park bahçelere yeşil alanlara gidin çocuklar özgürce koşup oynasın. Alıştırmayın şimdiden çocukları tüketim çılgınlığına. ” Eskiden böyle düşünüyordu. Çocuktan önce. Ahhh. Çocuk öncesi ve çocuk sonrası. Asla büyük konuşup ahkam kesmemek lazımmış onu öğrenmişti. Şu an daha önce söylediği tüm lafları yutarak gelmişti buraya, biraz gezmeye hava almaya çok ihtiyacı vardı. İki aydır evde tıkılıp kalmıştı artık duvarlar üstüne geliyor, boğulmak üzere olduğunu hissediyordu.



          Bebek ağlamaya devam ettikçe tüm insanların ona bakıp ne kötü bir anne bak çocuğunu susturamıyo bile dediklerini düşünüp bu durum daha çok gerilmesine sebep oluyordu. Eskiden nerde ağlayan bir bebek görse sinirli gözlerle kadına doğru bakar, çocuğu biran önce susturması gerektiğini hissettirirdi. Sanki o bakmaya devam ettikçe bebek susacakmış ya da anne susması için gerekli çabayı gösterecekmiş gibi geliyordu ona. “ Şu halime bak ağlıyor ve ben onu susturamayacak kadar acizim” diye söyledi. 


              İlk iş büyük kahve zincirlerinden birine oturmak oldu.Biraz sakinleşmeye ihtiyacı vardı. Kendine en sertinden bir kahve söyledi. Oturduktan sonra etrafına bakındı çevresinde ona bakan sinirli gözler var mı diye. Hafta içi ve sabah erken saat olduğu için avm sakindi. Hafta sonu olsa tıklım tıklım olur oturacak yer bile bulamayabilirdi. Mekanik hareketlerle çantasından bebeğin biberonu çıkardı ve ağlayan bebeğine verdi. Karnı acıkmış olabilirdi. Ama bebek ısrarla biberonu istemiyor, çığlıkla ağlamaya devam ediyordu. Ayla bu duruma iyice sinirlenmişti. Karnı aç değilse neden ağlıyordu peki. Canhıraş bir şekilde bebeğin biberonu almasını sağlamaya çalışırken orta yaşlı bir kadın yanına gelerek “Yardımcı olmamı ister misiniz? “ diye sordu.

Hayır gerek yok bebeğimi susturamayacak kadar aciz değilim. Diye kadını tersledi.
Tabiki aciz değilsiniz. Siz onun annesisiniz. Sadece yardımcı olabilir miyim diye sormaya gelmiştim. Sizi rahatsız etmek gibi bir niyetim yoktu.


            Kadının yumuşak tavrı Ayla’yı can evinden vurmuştu. Gözyaşlarını durduramıyordu artık. Hiç tanımadığı bir kadının yanında var gücüyle ağlıyordu. Kadın bebeği kucağına aldı sakinleştirdi, uyuttu. Ayla hala ağlamaya devam ediyordu. 


               “Ne kadar güzel bir kızınız var maşallah. Adı nedir?” diye sordu kadın Ayla biraz sakinleşince. Hala içini çeken Ayla, Naz diye cevap verdi.  Kadınla göz göze geldğinde sabah otoparkta ona bağıran kadın olduğunu görünce utancı daha da arttı. Hem bir türlü susturamadığı bebeğini susturmuş hem de onun yanında ağlamıştı. 

Nasıl da mışıl mışıl uyuyor. Belki doğduğundan beri ilk defa böyle uyuyordur. Çok bunaldım.  Sürekli ağlıyor, o ağlıyor ben ağlıyorum. Ölüyorum uykusuzluktan hiç böyle olacağını düşünmemiştim.
Anneliğin ilk zamanları böyledir. Başka hayallerin vardır, annelikle ilgili büyük laflar edersin. Ben böyle anne olucam, şunları yapmayacam vs. Bebek doğar bir bakmışsın tüm yapmak dediklerini yapar olmuşsun. Yorgunlar bezmişsin. Depresyonun karanlık kıyılarında dolaşmaktasın. Ama bu günler geçecek hep böyle devam etmeyecek inan bana. 
Geçecek mi gerçekten. Hiç geçmeyecek gibi geliyor bana. Sanki hep sürekli ağlayan bir bebekle dört duvar arasında kalacakmışım gibi geliyor.
Geçer geçer merak etme. Sen sadece sakin ol, rahat ol. Bütün zorluklar geride kalır o zaman.

Kadının sözleri Ayla’yı için için ağlatmaya yetmişti. Beraber kahve içip derin bir sohbete dalmışlardı. Ayla hiç tanımadığı bu kadına sırf çocuğu evliliğini kurtarmak için doğurduğunu ama kızının işleri düzeltmek yerine daha kötü yaptığını, ne kadar mutsuz olduğunu anlatıp bir yandan  ağlamaya devam ediyordu. Uzun zamandır kimseye anlatmayı şeyleri anlatırken kendi bile şaşırıyordu bu duruma. 

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder