Samet Bahrengi ile tanışmam ilkokul zamanına denk gelir. İlk olarak Bir Şeftali Bin Şeftali'yi okumuş ve hayran kalmıştım. Küçük Kara Balık kitabını oğlum daha bebekken almıştım ona okurum diye. İngiltereye taşınırken yanıma çok az kitabımı alabildim ve bu da yanıma aldıklarım arasındaydı. Bugün oğluma okudum ve bu satırlar beni çarptı. Hangimiz gençken varoluşsal sıkıntıya düşmedik ve kendi küçük dünyamız dar gelip yeni keşifler yapmak için yollara düşmeye çabalamadık. Çabalamak diyorum çünkü bu keşif esnasında en büyük engel ne yazık ki bizi çok sevdiği söyleyen ailelerimiz oldu hep. Kızım dur, oğlum yapma, hayat böyle, çok gençsin, çok deneyimsizsin, yapamazsın, senin yapmak istediğin daha önce defalarca denendi kimse başarılı olamadı ve sen de başarılı olamazsın o yüzden hiç deneme, başımıza icat çıkarma , bir sen biliyorsun di mi hayatı biz birşey bilmiyoruz zaten bunun gibi bir ton laf duymadık mı?
Bazılarımız cesaretli çıktı kimseyi dinlemedi ve bildiği yoldan gitti. Bazılarımızın ise sözler karşısında cesareti kayboldu ve yola çıkmaktan vazgeçip ailelerin istediği hayatı yaşadı. Acaba hangisi hayatta ailesine ilk karşı çıktığı ana geri dönüp baktığında daha çok pişman oluyordur? Söz dinleyen mi dinlemeyen mi? Bence söz dinlemeyip kendi yolundan giden daha mutlu olup daha az pişman oluyordur. Başarılı olamasa (hoş hayattaki başarı kriteri nedir para mı, lüks mü, kariyer mi, başarılı bir evlilik mi, zeki çocuklar mı) bile denediği ve bu yolda öğrendikleri ona yeter.
Ben kendi adıma laf dinleyen ve sonrasında çok pişman olan taraftayım. Aileme karşı çıktığım, kendi yolumu çizmek istediğim, en basiti kendi istediğim gibi giyinmek istediğim zamanlar oldu. Ama her seferinde başarısız oldum. Ya ben çok cesaretsizdim ya da onlar çok baskındı. Sonunda bir süre akıntının beni sürüklemesine izin verdim hem de baya uzun bir süre. En sonunda mutsuzluktan dibe vurduğum bir esnada sevgili Judith çıktı önce kitabıyla sonra eğitimleriyle ve hayatımı değiştirdi. Eğitimde söylediği bir söz hayat algımı tamamen değiştirdi iyi anneyi öldür. Kahramanın yolculuğunun başlaması için her zaman iyi annenin ölmesi gerekir.
Annem artık bana etki etmese bile onun zamanında söylediği her söz güya çok sevme ve koruma amaçlı benim iç sesim olmuştu. Ben aynı zamanda kendimin annesi olmuştum ve kendimi kozaya hapsedip korumaya almıştım öyle ki ilerleyemiyordum bile. Sonunda her ne kadar zor ve acılı olsa da kendi yolumu buldum.
Çocuklarımızı ne kadar seversek sevelim unuttuğumuz bir şey oluyor büyütürken. Biz onların sahibi değiliz nasıl ailelerimiz bizim sahibimiz değilse. Bizim aracılığımızla dünyaya gelmiş olmaları hayatta bizim yürüdüğümüz yoldan yürüyecekleri anlamına gelmiyor. Her ne kadar kabullenmek bir çok anne baba için zor olsa da onların kendi sesleri, kendi maceraları, kendi yolları olacak bize hiç benzemeyen. Bizim görevimiz ise onların kendi yollarını bulmasına rehberlik etmek.
Yolunuzu şaşırmışsanız, birazcık cesarete ihtiyacınız varsa veya çocuğunuza cesaret vermek istiyorsanız Küçük Kara Balık kitabı tam size göre. Okuyun ve okutun. İyi okumalar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder