22 Haziran 2020 Pazartesi

Düğün Hazırlıkları


              Esra sabah yataktan baş ağrısı ile uyandığında saat sekizi biraz geçiyordu. Yataktan hiç çıkmasam biraz daha uyusam diye geçirdi içinden ama yapması gereken işleri düşününce yatmanın şu an için iyi bir fikir olmadığına kanaat getirdi. Usulca kalktı yataktan, hemen başucunda bekleyen pembe pelüş terliklerini geçirdi ayaklarına. Terliklerin yumuşaklığı halihazırdaki uyuşuk bedenini daha da gevşetti. Yatağa oturur halde uzun uzun esnedi. Kahve içmeden uyanamayacağım galiba diyerek vücudunu yataktan zorlukla ayırarak mutfağa yöneldi. Dolabın kapağını açarak kahve paketlerini yokladı, içlerinde en sert olanı ayırarak kahve makinasına iki ölçek koydu ve kahveyi demlemeye bırakacağı esnada çalan telefonun sesiyle yerinden sıçrayarak sese doğru yöneldi.


              “Esra”
              “Efendim aşkım.”
              “Neredesin”
              “Evdeyim daha yeni kalktım ne oldu?”
              “Ne demek ne oldu. Bugün bir sürü işimiz yok mu benim tatlı sevgilim hepsini unuttun mu yoksa. Perde bakacağız, koltuk takımı, gelinlik, damatlık bir sürü üş. Ha bu arada akşam annem yemeğe bekliyor.” Öf diye geçirdi içinden yüzünde ekşi bir ifadeyle itiraz etmeye çalıştı ama nafile sevgilisi durmak bilmiyordu.
              “Annem dedi ki biz çok gençmişiz orası doğru ben henüz kırk bile olmadım daha otuz dokuzum. İyi mobilyadan anlamazmışız hele perdeden falan bizim işimiz değilmiş onlar. En iyisi bunu büyüklere bırakmak gerekirmiş. Bugün annemde bizimle gelecek. Hem gelinlik için de yardımcı olur. “
              “Ne demek annem bizimle gelecek Harun. Biz çocuk muyuz? Koskoca insanların.” Kahveden yayılan iştah açıcı koku yavaşça tüm odaya yayılırken zihni çoktan sevgilisinden, annesinden uçup bambaşka diyarlara doğru uçuşmuştu. İki sene önceki Bodrum tatilini hatırladı. Daha bir aylık sevgiliyken beraber gitmişlerdi. Baş başa kumsalda el ele yürüyüp denizde yüzmüşlerdi. Ben kahve insanı değilim demişti her sabah kahve içmeden uyanamayan Esra’nın aksine sabah kahvaltı için indikleri otelin açık büfesinde omletin üstüne peynir onun üstüne domates salatalık üstüne üç çeşit reçelle tabağını doldurmaya çalışıp diğer yandan da aşkım sen de şu börekleri al tabağına derken. O ise adamın tabağına tiksintiyle bakarak direk kahve almak için yanından uzaklaşmıştı. İki yıl boyunca yaptıkları tek tatil oydu zaten.
              “Aşkım orda mısın?”
              “Buradayım ne oldu?”
              “Annem gelsin mi evet demek mi bu uzun bekleyiş. Yazık kadına sonuçta biricik oğlu evlenecek. Hem sen de çok yoruldun bırak bize yardım etsin.” Kahve olmuştur diye düşündü sevgilisinin sesini duymak istemiyordu şu an. Ama kıpırdayamadı. Salonun camına başını yasladığı yerden sokakta amaçsızca koşturan insanları seyretmeye koyuldu. Balayına gidecek paramız yok, sonuçta evleniyoruz, yeni mobilyalar, beyaz eşya, yemek takımı, gelinlik hem gelinlik kaç para sen biliyor musun? İstersen giymeyeyim gelinlik. Yok aşkım öyle demek istemedim. İstedin işte. Bıktım senin bu pintiliğinden. Ben pinti değilim tutumluyum. Hem annem var, ona bakmak zorundayım. Beynindeki ses susmak bilmiyordu.
              “Aşkım son bir şey daha var?”
              “Ne var Harun?” sesi tahmininden daha yüksek çıkmıştı.
              “Annem diyor ki gelinlik için masraf yapmayın. Esra kızım benim gelinliğimi giyiversin. Kaç yıllık terziyim ben tam onun üzerine göre ayarlarım. Bir gece için boşa masraf ateş pahası gelinlikler. Ne dersin aşkım bu akşam nasılsa yemeğe geleceksin denersin üzerinde. Hadi ama uykucu hadi kalk bir sürü işimiz var daha.”
              “Yeter Harun kapat. Yeter. Kahve içmek istiyorum. Susmanı istiyorum. Annenin gelinliğini istemiyorum. Annenin her işimize burnunu sokmasını istemiyorum. Ben gelmiyorum bugün sen git annenle hallet tüm işleri.”
              “Aşkım saçmalama. Senin kafan düzgün çalışmıyor tabi onca heyecandan hadi git bir kahve iç kendine gel.” Esra daha fazla dinlemek istemiyordu bu genç irisi görünümlü ana kuzusunu. Tek kelime etmeden telefonu kapattığında adam hala konuşmaya devam ediyordu. Parmağındaki ucuz nişan yüzüğüne baktı, baktıkça gözünde teneke parçası kadar değersizleşti. Sol elinin parmaklarıyla yüzüğü kendi etrafında döndür ve çıkardı. Camı açtı. Soğuk hava yüzüne çarpınca içi titredi bir an. Avucundaki yüzüğü beşinci kattan aşağı bıraktığında tek istediği derin bir nefes almaktı. Oh şimdi gidip kahvemi içebilirim dedi mutfağa doğru yürürken çalan telefonun sesini duymuyordu bile.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder