4 Haziran 2020 Perşembe

Tuhaf Bir Gece


              Bilseydim ağzımdan çıkan her kelimenin bir kehanet gibi gerçekleşeceğini çok daha dikkatli olurdum ama nereden bileyim. Şule rakı makasından diğer arkadaşlarının gidip geriye bir tek Selim kalmışken ona söylediği son sözler bunlardı. Selim içtiği dublelerin bulanık kafasından olsa gerek karşısındaki kadının ne dediğine hiç odaklanmadı. Onun gözleri kadının beyaz bluzunun saklayamadığı iri göğüslerindeydi. Bu gece acaba benim evde biter mi diye düşünmekten kendini alamıyordu. En nihayetinde bu saçma sohbet bir noktada bitecek ve eve gitmek isteyeceklerdi. İşte o anı bekliyordu Selim. Ama buluştukları her gece gibi o gece de boşa bekliyordu. Aklına aniden dünyanın en yaratıcı fikri gelmiş ve onu kaçırmak istemiyormuşçasına birden bağırarak kalktı Şule. Eve gitmeliyim, acilen eve gitmeliyim, eve gelmiş olabilir, ya beni göremezse, onu terk ettiğimi düşünürse, hemen gitmeliyim. Seni ben bırakırım demeye kalmadan arkasında terle karışık ucuz parfüm kokusu bırakarak gitti kadın. Adam ise arkasından gün boyu beklemekten ekşimiş koku burnuna gelince yüzünü buruşturarak kadehin dibinde kalan son yudum rakıyı yuvarladı. Herkes birer birer giderken o geride kalmıştı masada. Eve gitmek lazım çocuk beni görmeden uyuyamıyor, hanım bekler, dokuza kadar izin aldım gitmem lazım, hadi öptüm çok yoğunum, yarın sabah çok acil toplantım olmasa kalırım ama işler biliyorsun hiç bitmez, yarın iş toplantım var sabah yola çıkmam lazım şimdi eve git bu saatte daha valiz hazırlamam lazım. Bin bir türlü bahane dinlemişti sırasıyla. Bir tanesi de adam gibi çıkıp bu buluşmaya gelmek istemiyorum, hepinizden bıktım, bok kafalı heriflersiniz diyemediği için her ayın son cuması buluşmaya devam ediyorlardı. Kutsal Cuma. Aman ne kutsal diye söylendi.
              “Kutsala küfretme”
              “Pardon.”
              “Kutsala küfretme diyorum çarpılırsın.”
              “Sana ne be kadın. Git işine. Sikerim kutsalını da seni de.”
              “Demedi deme bak. Öyle küfürlerini bozuk para gibi harcama istersen. Sonra başına geleceklerden sorumluluk almam ona göre.”
              “Millet deliye hasret ben akıllıya hasret. İşe bak anasını satayım. Bir tane mantıklı adam beni bulmaz ki zaten. “ Aklına gelen tüm küfürleri peş peşe sıralarken biraz önce konuşan kadın çoktan görünmez olup kayıplara karışmıştı bile. O ise arkadaşlarına duyduğu ama bir türlü dile getiremediği hasetini kadından tam olarak kadından çıkaramadığı gibi tam aksine daha da sinirlendirmişti. Hay böyle işin diye kalktı masadan. Ayakta durmakta zorlansa da sandalyesinin arkasına astığı siyah deri ceketini üstüne geçirmeyi başarabilmişti. Kapıdan dışarıya çıkınca yüzüne vuran soğuk havanın etkisiyle bir parça da olsa kendine gelse de kafası hala bulanıktı. Kaç tane içtim acaba bu gece diyerek yürümeye devam etti. Evine sadece iki sokak ötedeydi meyhane. Evin olduğu sokaktaki dik yokuşu saymazsa gidilecek çok yolu yoktu. Soğuk havanın etkisiyle adımlarını sıklaştırarak yürümeye devam etti. Yürüdükçe burnuna gelen kesif sidik kokusu mideni bulandırdı. Evlerinin önünde bulunan tek tük kalmış ağaçlarının birine yaslanıp eğilerek öğürmeye başladı ama bir süre uğraşmasına rağmen kusamadı.
“Zıkkımın çıkmaya niyeti yok bu gece anlaşılan ha ne dersin.” İki büklüm halde midesini tutmuş kusmaya çalışırken gelen sesin ne tarafta olduğunu anlayamadı ilk önce. Karanlıkta kimseyi göremeyince bu sefer sağ elini ağzına sokarak öğürmeye devam etti.
“Boşa uğraşma bu gece yediklerini öyle kolay kusamazsın.”
“Kimsin sen lan. Siktir git.” Karanlıkta hala konuşanı göremiyordu. Kusmaya çalışmaktan vazgeçerek yürümeye karar verdi. Bir an önce eve gidip kendini yatağa atıp uyuyası vardı. Hiç kalkmadan günlerce uyumak istiyordu uykusuz kaldığı tüm gecelerin acısını çıkarırcasına. Kaldırımın kenarındaki çöplerde oynayan kedilerden başka kimsecikler görünmüyordu sokakta. Biraz ilerleyince yola çıkınca yanında hareket eden bir cisim olduğunu gördü. Gri bir çarşafa sarınmış hareket eden bir cisim.
“Korkma yaklaş.”
“Allah belanı versin. Ödümü kopardın. Ne diye takip ediyorsun beni. Manyak karı.” Karşısında biraz önce meyhanedeki tuhaf kadını görünce korkuyla bağırmaya başlamıştı.
“Biraz önce konuşan sen miydin?”
“He ya”
“Ne istiyon?”
“Asıl sen ne istiyorsun hayattan. “
“Gecenin köründe seninle felsefe yapacak halim yok be kadın git işine.”
“Sen git asıl. Benim evim burası.” Son cümleyi söyledikten sonra ağzında kalmış tek dişini göstererek Selim’e yaklaşıp bir süre kahkahalarla güldü. Gülmesi geçince sanki az önce kahkahalardan kırılan o değilmişçesine insanların bütün sırlarını yutan koca kara bir delikmişçesine açılan ağzını tek hamlede kapatarak ağır aksak yürüyüp uzaklaştı. Selim yaşadıklarının gerçekliğinden emin olmayarak bakakaldı. Deri ceketinin içinde iyice üşüdüğü hissedince hareketlenerek evine doğru yürümeye devam etti ama kafası tuhaf kadına takılmıştı. Aman delinin biridir nasılsa diyerek yoluna devam etti. Birkaç adım attıktan sonra ne kadar yorgun olduğunu fark etti. Daha yokuşun başına bile gelmeden nefes nefese kalmıştı. Çok içme bu kadar, son zamanlarda iyice kilo almışsın, evlen be oğlum artık, kırk yaşına geldik artık genç değiliz ki, geçen hafta direktör oldum, ben işimden istifa ettim Ayvalık’a yerleşeceğim, ne iş yapacaksın, ekip biçeceğim, ne iş olursa artık. Gece boyu rakı masasında konuşulanlar üşüşüyordu bir bir kafasına. O Burak iti direktör olmuş, yalaka tabi olur, Onur Ayvalık’a gidecekmiş bok gider, yapamaz ki orda nasıl yapsın, şehir çocuğu köyde nasıl yaşasın, yumurta kırmayı bile beceremez, bu gece Şule’yi götürebilseydim tam avucumun içine düşmüştü yine kaçtı gitti. Arkadaşlarının başarılarını düşündükçe attığı her adım ağırlaşıyordu sanki. Bacakları bunca zaman koca gövdesi taşımaktan yorgun düşmüş ve her an yere yıkılacakmış gibi geliyordu. Kendi hayatına bak sen diye söylendi. Sesinin yüksekliğine şaşırarak bir sağa bir sola bakmaktan kendini alamadı. Filmlerde olduğu gibi bir tarafında şeytan Selim diğer tarafında melek Selim’in belirip kendi hayatıyla ilgili kavga etmelerini istedi bir an. Şeytan sağdan mı çıkıyordu yoksa soldan mı diye düşündü ama bir türlü kara veremiyordu. Sanki biraz daha hızlı düşünse kararı verse ikisi de aynı anda belirecekmiş gibiydi ama olmadı. O kahrolası kararsızlığı onu yine yarı yolda bırakmıştı. Hadi yürü git yat. Şimdi melekle şeytanla uğraşacak zaman değil. Adımlarını hızlandırdı. Yokuşun başındaydı şimdi. Burak’ın on yaşındaki hali geldi gözünün önüne. Genç irisi koca memeli Burak. Ne dalga geçmişlerdi o memelerle zamanında. Memeleri ver de bir tur binelim, memeler buji yapmış, memelerde inecek var. Okulun devasa tarihi merdivenlerini çıkmaya çalışan iki koca meme. Kendi vücuduna baktı, hafif göbeği vardı ama en azından memesi yoktu henüz. Kendi haline gülerek ilerledi. Memeleri nasıl eritti lan bu zayıfladığı yetmezmiş gibi bir de direktör olmuş göt. Dünya para kaldırıyordur. Sen ne yaptın hayatınla Selim. Ona buna dalga geçeğine kendi haline bak, ne var halimde. Bak geliyor şeytan melek şimdi. Halim gayet iyi benim. İstesem evlenirim ben istemiyorum, öyle sorumluluk, çocuk çekemem ben. Hadi ordan kızı kaç sene oyaladın senden ayrılır ayrılmaz hemen buldu birini anında bastı nikahı. Sen anca bak kaybettiklerinin arkasından öyle. Mal gibi bekle. Ben kimseyi beklemiyorum. Defol git sende. İçses misin, dış ses misin ne boksan artık. Hiçbirinizi istemiyorum lan, bombok hayatımda mutluyum ben. Mutluymuş. Hadi ya. Şule’nin memelerine bakarken hiç mutlu görünmüyordun. Bak gelirsem fena olur. Tamam sustum.
Kafasındaki seslerle konuşup dururken yokuşu bitirip evin önüne geldiğini fark etmemişti bile. Apartmanın kapısı açıktı. Açık yeşil, kenarları küflenmiş kapıyı iterek açınca sarı bir kedi de oluşan boşluktan istifade kendini bir daha buraya gelmek istemiyormuşçasına koşarak kaçtı. Metalin çıkardığı gıcırtıdan rahatsız olan Selim yüzünü buruşturarak merdivenlere doğru ilerledi. Yukardan aşağı doğru inen baharat, küf, yağ, irin, çiş, kaka, kusmuk kokuları karşıladı onu. Halihazırda alt üst olan midesi koku karışımıyla daha da beter olmuştu. Tekrar öğürmeye başladı. Yıllardır bu anı bekliyormuşçasına pusuda bekleyen birinci kattaki henüz tanışmadığı, asla tanışmaya niyeti olmadığı komşusu kapının önüne çıkıp boşluğa doğru bağırarak evine geri döndü.
“Sakın merdivenlere kusayım deme pis sarhoş.” Adam siniri tüm bu cümlelere boşaltmış rahatlamışçasına geldiği hızla evine geri döndü ve kapıyı kapattı. Ona cevap vermek istese biraz üşengeçlikten biraz da midesindekileri daha fazla tutamayacak olmanın verdiği korkudan olsa gerek sustu. Hızlıca evinin olduğu üçüncü kata çıkarak. Salondaki kanepeye kendini bıraktı. Ne üstünü çıkaracak takatı vardı ne de ayakkabılarını çıkarıp yatağına yatacak. Öylece uyudu. Ne kadar uyuduğunu bilmeden uyudu. Uyanınca ise bir sonraki buluşmaya gitmeyeceğine, onların yüzünü bir daha görmeyeceğine yeminler etse de verdiği birçok sözü tutamadığı gibi bunu da tutamadı.  

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder